25 Ekim 2007

HAYAT DENEN NANE



Kurşun sesi kadar hızlı geçer yaşamak;

Öyle zordur ki, kurşunu havada, sevgiyi de yürekte tutmak! Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır. Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu.

Durup, durup ardına bakan kadınlar vardır. Geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamazlar. Her şeyi didikleyip duran, mazisinin gölgesinden, anılarının yükünden bir türlü kurtulamayan, gözleri ufuk yorgunu kadınlar.

Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadaş edinecek yaşları geride bıraktıysan eğer, hasar görmüş eski arkadaşlıkları onaracak çağı da geride bırakmış oluyorsun. Zaman ilerledikçe birçok şey, daha zor olmaya başlar. Beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar, bir daha iflah olmuyor, geçip gittiğiyle kalıyor. Zaman, aşk...... herşey!

Ayrılıkları ayrıntılar acıtır. Kadınları mahveden erkekler değil, ayrıntılardır.

Erkekler,erkekliklerinin tadını alabildiğine çıkartırken, kadınlar bu konuda da umutsuzdurlar. Çünkü kadınlık bekler. Ummak ve beklemek kadınlığa verilmiş iki cezadır

Murathan Mungan
************************************************************************************
Kelimenin tam anlamıyla rezalet. Bir yanda hayallerin ve umutların duracak bir yanda gerçekler. Yazı yazmak istersin taslakların kafanda birikir arşivlenir öte yandan her gün işe gidip deliler gibi cebelleşmek zorundasın. Kısa zamanda arşivlediğin yalancı anılar, anekdotlar bürodaki en derin rafa kullanılmayan masanın derin çekmecesine atılıverir.

Yürümek istersin. Güneş açtığında, yağmur yağdığında dışarı atmak istersin kendini sonra dönüp aynaya baktığında şaşırıp da kalırsın. Artık sana 20 yaşında pırıl pırıl biri bakmıyor ki. Sana bakan yaşını başını almış olgun ve dolgun bir kadın. Umursamasan da aslında bir köşelerde berilerde hayal kırıklıkların duruyordur.

Oysa ben daha yeni tanımaya başlamıştım kendimi ve şu hayat denen naneyi. Bitiverecek mi hemencecik , tüh daha yeni yeni ısınmaya başlamıştım.

Yalana bak yeni ısınmaya başlamışmış. Hayata alışan var mı ben beceremedim. Tam oldu derken yediğim kazıklar, dost bildiklerinin uzaklaşmaları. Zor zamanlarında sana senden başka dost yok. Tek başına dikiliyorsun yalnızlığın ve acıların karşısında. Seni çok sevdiğini söyleyenler bile olmuyor yanında Çok istesen de yokluklarını hissetsen de anlıyorsun ki sen zaten yokmuşsun onlarda .Kocaman kuyruklu yalanınla gezinip dururmuşsun hayat denen şu komedya da.

Ölüm bana artık hiç korkutucu gelmiyor. Korkutan yalnızlık. Üstelik düşkün bir ihtiyar olarak yalnız kalmak. Ölmek daha kolay yalnızlıktan. İnsan her şeye alışıyor umursanmamaya sevilmemeye aldatılıp kandırılmaya. Acı verse de her birinin yarası çeşit çeşit olup yüreğini ağırlaştırsa da alışıyorsun kabulleniyorsun. Ama terk edilmek en zoru. Fiziksel olarak terk edilmek değil kastettiğim seni beyin olarak düşüncelerinde terk eder bazen sevdiklerin.Yanında dururlar aynı masada oturursun karşılıklı yemek yersin. Eşindir , dostundur zannedersin ama bir kelime ve bir bakışla anlarsın ya da tekrar zorla anımsatırlar sana unuttuğunu . Sen geçmişte kaldın ve ben seni unuttum , çoktan sildim. Elvada dostum.

Sonra aynadaki aksine şaşırarak bakarsın. Aslında görmek istediğin hayatı bilmeyen insanları gerçekten dost zanneden o kızdır. O saftoroz.

Yok ciddiye aldığımdan değil her ne kadar ciddiye alarak dalga geçmek gerektiğine inansam da dünyada gene de çok nasırlaştıramışsınız beni kırmayı gene de becerebiliyorsunuz.Yok o kadar derin değil artık pençelerinizin açtığı yaralar ama hissediliyor.

Sonrada dökmek istediğinde yaşadıklarını kağıda zaman denen kerata bu defa sana engel oluyor. Yemek zorundasın uyumak zorundasın ve çalışmak zorundasın yaşamak için.

Sonra sadece bu değil ki seni sevmeseler de senin hala daha sevdiklerin var.Gözlerine bakıp tekrar görürürüm inşallah diye dua ettiklerin var. Boş ver akıp gitsin zaman yitip gitsin hayat diyebilsem hepimiz diyebilsek ne kadar kolay olacak hayat.

Ama hep zoru seçtim, hep zoru kovaladım ben. Bana küsenlerin masasına oturdum inat için. Kızanlara gülümseyerek selam verdim sabahları yüreğimin yağlarını eritmek için. Kenara çekilmek ve olsun bitsin yitip gitsin demek de çok zorlanıyorum şimdi.

Bu duyguya alışabilecek miyim onu da hiç bilmiyorum..
Oylum Özmen