26 Şubat 2008

GAMSIZ KAZ


Hayatta bir şeylere tutunmaya çalışmak mı daha kolay, yoksa savrulan yaprak gibi kendini rüzgara bırakmak mı? İkisi de zor bence. Edindiğin amaç, gözünü diktiğin hedef uğruna yaşananlar ve fedakarlıklar kum saatini daha hızlı akıtmaktan başka bir işe yaramıyorlar.

Savrulmak kolay gibi gözükse de rüzgarın seni hangi köşeye atacağını önemsememek daldaki yaprağa özenmemek için epey bir gönlü geniş olmak gerekiyor ki bana göre zor iş.

İnternet tantralarında olduğu gibi herkesi sev, her günü mutlulukla karşıla, gül kokla ,nergis topla kolay değil. Hatta diyorum ki yok öyle bir şey. Hayat senin burnuna her sabah gül kokusu getirip yollarına menekşe sermiyor ki sevgi böceği gibi mucuk mucuk herkesi öpüp, gülümseyesin. Ahh kelebekler papatyalar çok hoş lafı çok boş.

İnsanoğlunun duygularını pozitif tutması her gün için mümkün mü? Depresyonu bizler keşfetmedik ki? Gençken çok yüzeysel sıkıntılar bile seni üzerken, olgunlaştıkça günlük hayatın sıradanlığı, politikalar, 3.sayfa haberleri, büroda olanlar biraz daha törpülediği yetmezmiş gibi ömrü dar gelen pantolonlar beğendiğin çizmenin fiyatı göz altındaki kırışıklar ve her gün keşfedilen mucize kremlerden hangisini seçmen gerektiğini bilememen tuz biber ekmiyor mu acı sosun üzerine.

Yaşlandıkça sabrın artıyor ve (ben hala 15 dakikada yazdığım yazıyı iki defa kontrol etme sabrını gösterememişken ) tecrübende artıyor ama bu sefer bedenin ve ortam izin vermiyor sana. Çalışmadan geçireceğin birkaç yılı da tansiyon, şeker,kalple uğraşarak geçiriyorsun.Gençken kilo almamak için yemezken yaşlandıkça sağlık nedenleriyle yiyemiyorsun gene aynı kapıya çıkıyor yol : “can sıkıntısına”

Eeee ne yapmalı o zaman. Hiç bir şey. CEHALET ERDEM’ dir. Gamsız kaz olmak da sağlığa çok faydalıdır. İnsanları dinleme, dinler gibi yap. Kafanı takma. Haberleri izleme. Örgünü ör, Lost dizisinin yeni sezonu için heyecanlan akşam çayını demleyip Hatırla Sevgili’ yi izlemek sana yetsin. Fazla kurcalama orayı burayı şu dedi bu koduyu. Eğer gamsız kaz lafının hakkını verirsen eminim ki herkesten daha rahat uyku çekilip daha güzel renkli rüyalar görmek mümkün. Göreceksin ki bu dünyada senden mutlusu yok.

Şu bir gerçek ki arkadaş biz önemliyiz. Tekiz. Bu dünyada senden de benden de bir tane daha yok. Ama yapabilene aşk , becerebilene helal olsun. Alkışlar sizler için geliyor. Şap şap şap.

Neyse fazla uzatmayalım. Bu haftaki tarifimiz aşağıda herkese afiyetler olsun.

Oylum Özmen

FISTIK AROMALI MOZAİK PASTA



1-BARDAK SÜT
½ BARDAK ŞEKER
½ PAKET MARGARİN
1PAKET PETİBÖR BİSKÜVİ
1 BARDAK KURU ÜZÜM
1 PAKET FISTIK AROMALI DONDURMA TOZU
1 PAKET HAZIR ÇİKOLATA SOS

MARGARİNİ ERİTİN. BİSKÜVİLER VE KURU ÜZÜM HARİÇ TÜM MALZEMELERİ KARIŞTIRIP ŞEKER ERİYENE KADAR KARIŞTIRIN. İRİCE PARÇALADIĞINIZ BİSKÜVİLERİ VE KURU ÜZÜMÜ KARIŞIMA İLAVE EDİP KAŞIKLA İYİCE KARIŞTARALIM. ORTA BOY KEK KALIBININ İÇİNDE STRECH FİLME SARIP BUZDOLABINDA EN AZ YARIM GÜN BEKLETELİM. MÜMKÜNSE MOZİK PASTANIZI BİR GÜN ÖNCEDEN HAZIRLAYIN. DİLİMLEYEREK VE ÜZERİNE TARİFİNE GÖRE HAZIRLADIĞINIZ ÇİKOLATA SOSU GEZDİREREK SOĞUK SERVİS EDELİM.

AFİYET OLSUN
OYLUM ÖZMEN

18 Şubat 2008

ŞARLOT



Bir yemek sitesinden bulmuştum bu tarifi. Adı da aynen böyle geçiyordu. Ama üzgünüm hangi site olduğunu hatırlıyamıyorum.

Tam kıvamı için bu oran korunarak miktarlar istenildiği ölçüde azaltılabilir, artırılabilir.

400 gr’lık bebe bisküvisini çok ufalamadan ama çok da iri bırakmadan kırıyoruz ikramı yapacağımız servis tabağına.

3 poşet krem şantiyi üzerinde yazan ölçülerle ama mutlaka soğuk sütle hazırlıyoruz. Krem şantiyi belki biraz da dolapta bekleterek iyice kıvam alması sağlanabilir. Bisküvilerle krem şanti servise çıkarılacak tabakta karıştıracağız.

Üzerine istenirse evde sos hazırlanabilir ama ben en çok Dr. Oetker’in çikolata sosunu yakıştırıyorum. Ama sosun yapılışından sonra onu da soğutmak gerek. Sıcak sıcak dökmek ayrı bir görüntü oluşturuyor :( . Denenmiştir..:)

Streç ile üzerini sosa değmeyecek şekilde kapatıp en azından 2-3 saat bekletmek faydalı olur..

Gerçekten çok hafif ve çok lezzetli ve bir o kadar da kolay hazırlanabilir bir tatlı…

Afiyetler
Özlem Yalçınkaya

14 Şubat 2008

BE MY VALENTİNE


Aman da neler olmuş neler sonunda sevgililer günü gelmiş. Ben bu sene tembel işi gidip hazırdan alınmış sevgililer günü hediyesi istemiyorum. Yüzyıllardır Hıristiyan aleminde olduğu şekilde sevgili eş, müstakbel eş yada sevgili ama er kişi hanımına şiirler yazmalı romantik notlar yollamalı. Belki kalbiyle birlikte bir parçada çikolata ve çiçek hediye etmeli. Evet sevgiliyi beslemek taa ilkel zamanlarımıza dayansa da genelde hatunları çikolata ve şeker mest eder.Konuyu dağıtarak kökenine inmek istemiyorum. O başka bir yazı konusu olsun.

İyi de ne demek “be my valentine” nedir sevgililer günü lafları. Ben 1980 sonrası şu Amerikan hayranlığımızın tavana vurduğu yıllarda tanıştım onunla. Hikayesinin beni çok etkilemesinin yanı sıra eğer acımasız kapitalizmin kölesi olmayıp yaratıcı olabiliyor ve insanları mutlu edebiliyorsak neden olmasın…Dibine kadar kutlayın derim.Sevmek sevilmek kadar güzel aşk kadar masum ve yaratıcı bir duygu var mı şu dünya üzerinde."Yaşasın aşk" hatta abartayım "savaşma seviş".
Evet gelelim sevgililer günü ya da Aziz Valentine gününün hikayesine. Konuyla ilgili bir çok tevatür var. Bunları sırasıyla anlatmaya başlayayım.İlki şu: İmparator Cladius bekar erkeklerin evli ve çocuklu erkeklerden daha iyi askerlik yapacağına karar vererek askerlerin ve doğal olarak genç erkeklerin evlenmesini yasaklar. Ancak, Valentine bu kararın acımasızca ve haksız olduğunu düşünerek sevenleri evlendirmeye devam eder. Tabii bunun öğrenen İmparator rahibimizi ölüm cezasına çarptırır.

İkinci hikaye ise daha romantik ve ortaçağın havasına uygun olarak da daha iç karartıcı. Valentine kutlamalarda adı geçen kişinin kendisidir. Suçludur ve hapise atılır.Bu arada gardiyanın güzel kızına aşık olur. Ölümünden önce genç kıza “senin Valentin’in” imzalı notu gönderir. Bir tevatüre göre delikanlı bundan sonra idam edilir diğerinde ise hastalıktan ölür. Ne olursa olsun Fransa ve İngiltere de en çok sevilen hikaye budur. “Be my Valentine” sözcüğünün esin kaynağı da bu hikayedir.

Gelelim gerçeklere. Sevgililer günü esasen antik Roma da tanrı Faunus’a adanarak 15 Şubat tarihinde kutlamaları yapılan Lupercalia gününe dayanmaktadır. Günün esin kaynağı Romanın kurucuları olan Romulus ve Remus kardeşlerin Lupa isimli dişi kurt tarafından beslenmelerini ve korunarak bakılmaları kültüne dayanır.Rahipler bugünü verimliliğin ve üremenin ve arınmanın günü olarak kabul ederlerdi.Üreme için tanrılara keçi arınma içinde bir köpek kurban edilirdi.Roma kentinin delikanlıları incecik şeritler halinde kesilmiş keçi etini alırlar ve şehrin sokaklarında ve tarlalarında bağırarak gürültüyle koştururlarken rastladıkları genç kız ve kadınlara bu şeritlerle hafifçe vururlardı.Çok barbarca görünmesine rağmen kadınlar bugün için yollarını değiştirir ve işlerini ona göre ayarlarlardı.Böylece bu hafif dokunuşa nail olan bayanlar kısırlıklarının önlendiğini ve bu sene içinde sağlıkla doğum yapabilmek için kutsandıklarını düşünürlerdi. Daha sonraki gün tüm bekar genç kızların isimleri kilden bir tablete yazılarak bir testinin içine doldurulurdu. Şehirden seçilmiş bekar ve genç bir delikanlı bu testi içinde çıkacak genç kızla yılın çifti kabul edilerek kutsanır ve bir yıl boyunca birlikte olmalarına hoş görüyle bakılırdı. Bu birliktelik zaten evlilikle tamamlanmış olurdu. Ayrıca 15 şubat öncesi kadınlar evlerini temizler ve arınma için köşelere tuz serper bereket içinde kapı önlerine buğday demetleri asarlardı.Bugün hala Batı Anadoluda bazı evlerde kapılarda veya giriş duvarlarında asılı buğday demetlerini görebilirsiniz.

Bir diğer anlatılan kutlama şekli ise ise yeni Antik Roma da soylu ve öğrenci delikanlılar öğretmenleri ile birlikte sokaklarda çırılçıplak gürültü yaparak koşturarak rastladıkla ellerindeki ince tüylü deri sicimlerle vurduklarına dair.

Ama elbette bu tür bir kutlama Hıristiyanlık için uygun olamazdı. Üstelik kura ile yapılan zoraki bir evlilik ise asla kabul edilemezdi. Bu nedenle İ.S.498 yılında Papa Gelasius bu günü aforoz etti. Ama 14 şubat yüzyıllardır hala yılın en romantik günü olarak kutlanmaya devam etti.İnsanlarda bugün için çeşit çeşit hikayeler uydurdu. Neymiş zorbalık hafızaları silmeye yetmiyormuş.

Hikayesi günün kısaca böyle. Geleneksel olarak sevdiğiniz size hediye aldı güzel şiirler yazdı sizde ona pasta ve yemek ikram edip belki sıcak bir öpücük verdiyseniz her şey yolunda da, bu hayat şartlarında yada çeşitli bahanelerle bu günü unutanlara ne ikram edilecek. “ASIK SURAT ÇORBASI”. Asık surat çorbası bir kase dolusu çeşme suyudur ve unutkan sevgiliye ikram edilir.Asık ve mutsuz bir yüzle birlikte tabi.:)



Sevgililer gününüz kutlu olsun..Ama sizi hatırlayan sevgiliye de aşağıdaki kolay pastamızı da yapın.

Oylum Özmen
Fotolar

12 Şubat 2008

DAMLA SAKIZLI VE MUZLU PASTA

Pandispanya için
3 fincan un
3 fincan şeker
3 yumurta
1 paket kabartma tozu
1 paket şekerli vanilin
2 yemek kaşığı kakao

Keki ıslatmak için

1 bardak süt
3-4 küp şeker
1 tatlı kaşığı acı badem aroması-istenirse

Krema için

1 paket hazır sakızlı muhallebi (ben Tukaş marka kullandım)
4 bardak süt
1 paket margarin
1 yemek kaşığı kakao
3 adet muz

Hazırlanması

1-Yumurtaları şeker ve vanilya ile birlikte çırpın.
2-Un, kakao, kabartma tozunu eleyin ve elektrikli mikserle çırpın.
3-Yağlanmış unlanmış ama ortası delik olmayan bir kek kalıbında 175 derecede pişirin.
4-Pandispanya pişerken sakızlı muhallebinizi paket üzerindeki tarife göre hazırlayın. Muhallebiniz ılıkken içine bir paket margarini ekleyerek mikserle çırpın. Muhallebiyi ikiye ayırın ve yarısına kakaoyu ekleyin.Rengini daha koyu isterseniz bir kaşık daha kakao ilave edebilirsiniz.
5-Pişmiş ve ılımış kekinizi alın. 2 parçaya ayırın. Kekin alt kısmını servis tabağına koyup şekerli ve badem aromalı sütle ıslatın. Beyaz kremayı kaşıkla sürün.Boylamasına ikiye ayırdığınız muzları kremanın üzerine yerleştirin.Artan kremanız varsa muzların üzerine bu kremayı dikkatli bir şekilde dökün. Kekin diğer parçasını üstüne kapatın.
6-Üstteki parçayı kalan sütün diğer yarısıyla ıslatın ve kakaolu kremayı kaşıkla kekin üzerine yavaşça yayın. Kremanın kendi halinde kenarlardan akmasını sağlayın.
7-Bir kaç saat buzdolabında soğuttuktan sonra dilerseniz üzerini şam fıstığı rendesiyle ya da sade olarak servis yapın.

Afiyet Olsun
Oylum Özmen