18 Eylül 2007

VENGO



Yönetmen: Tony Gatlif
Senaryo : Tony Gatlif
Öykü : Tony Gatlif
Türü : Müzikal / Drama
Oyuncular:
Antonio Canales……………...Caco
Orestes Villasan Rodriguez….Diego
Antonio Perez Dechent……Alejandro

Aldığı Ödüller

César Ödülü (Fransa) :En iyi film müziği
İstanbul 2001 : Jüri özel ödülü

Vengo, flamenko büyüsünün ve sanatın muhteşem bir methiyesi. Flemenko’yu az çok seviyor olsanız dahi bu filmde flamenko yu daha çok seveceksiniz. Filmde anlıyor ve hissediyorsunuz ki ; Flamenko sadece bir müzik değil aşkın, öfkenin, intikamın, mutluluğun ve paylaşımın ifadesi; bir müzikten öte bir yaşam tarz. Flamenko bir sanat değil hayatın iz düşümü.

Üstelik eminim sufi flamenko yu sizde çok seveceksiniz. Filmin başında Fas’lı sanatçılarla birlikte yapılan giriş ve danslar oldukça etkileyici. Dediğim gibi eğer bu kültür bu müzik veya danslar ilginizi çekiyor ise filmden çok büyük zevk alacağınızı garanti ederim. Ama, çok ilgili değilseniz ya da flamenkodan hoşlanmıyorsanız sofradan aç kalkacaksınız demektir.

Özetle Vengo özgün müziği, şarkıları ve danslarıyla türünün en iyi örneklerinden biri olmaya aday.Endülüs’lerin hayatının beyaz perdedeki yansıması.


Filmin konusu ise şöyle iki İspanyol çingene ailesi arasında süregelen bir kan davası vardır. Caco (ünlü flamenko danscısı Antonio Canales) kızının ölümünün ardından tüm sevgisini ve bağlılığını spastik özürlü erkek yiğeni Diego’ya verir.Diego’nun babası yani Caco nun erkek kardeşi karşı aileden bir kişiyi öldürmüş ve yurtdışına kaçmıştır.Hasım ailenin yeni hedefi ise Diego’ dur.Caco ailesi ve klanına olan sadakati ve diğer ailenin adalet yolunda kan dökmek için duyduğu susuzluğunun arasında kalmıştır.Caco bu kan dökme işini ve gözyaşını bitirmek istemektedir.Nasıl olursa olsun.

Diego’yu canlandıran Orestes in performansı muhteşem.Gerçekten de filmin sonunda rol mü yapıyor gerçekten özürlü mü anlayamıyorsunuz.

Tony Gatlif ve flamenko aşkına izleyin.

FIRIN SÜTLAÇ


Anneler besleyici gıdaları çocuklarına yedirmek için türlü taktikler geliştirirler.Aslında damak tadını oluşana kadar çok kolaydır bu iş. Benim gibi kuzu ciğerini ezerek tarhana çorbası içinde verebilirsiniz.(Ne büyük bir hainlik aslında o çorbanın tadına bakmak bile düşünce sınırlarımı zorluyor) . Amaaaaa işi kavradıklarında yani damak lezzetleri gelişipte yemek seçmeye başladıklarında artık tüm yeteneğinizi ve yaratıcılığınızı kullanmak zorundasınız. Yaratılıcığınızı konuşturduğunuz bu arada klasik ve denenmiş işe yararlığı kanıtlanmış tarifleri atlamamakda fayda var. Ufaklıklar genelde sütlü tatlıları severler. Bu nedenle onları es geçmemek gerekir. Buyrun bizim evde yıllardır pişen annemin öğrettiği sütlaç.

Süt'ün faydalarını anlatmaya gerek duymuyorum.Sağır sultan bile biliyor ne gibi mineral vitamin ve protein içerdikleri.Pirinç ise önemli bir hububat bilindiği üzere. Sütlaç bu nedenlerle atlanmaması gereken besin duraklarından biri olmalı derim ben. Özellikle yazın denizde veya güneşin altında çok oynayıp yorulmuş zıpzıplar öğlen uykusundan kalktıktan sonra mis gibi serin bir sütlaça hayır demezler. Ben de demem açıkçası:))

1.5 lt süt
2 su bardağı şeker
2 kahve fincanı pirinç
2 çorba kaşığı nişasta
2 su bardağı su
1 tutam tuz
1 paket vanilya

1-Pirincinizi bir tutam tuzla birlikte iyice yumuşayıncaya kadar kısık ateşte haşlayın.
2-Sütünüz ılımaya başlayınca biraz ılık süt ile birlikte nişastayı ezin ve pirinçlerle birlikte süte ilave edin.
3-Süt kaynayınca altını kısın ve 10-15 dakika kadar karıştırarak kaynatmaya devam edin.
4-Şeker ve vanilyayı süte ekleyin ve koyulaşıncaya kadar kısık ateşte pişirin.
5-Sütlacınızı fırın kaplarına alın ve iyice soğutun.
6-200 dereceye ısıtılmış fırında sütlaçların üzeri kızarana kadar tutun

Soğuk servis edin.



Afiyet Olsun
Oylum Özmen