30 Ocak 2007

INSIDE MAN



Kadro müthiş.Ama itiraf etmeliyim ki filmi tercih etmemin nedeni Clive Owen idi.Pizzalar sipariş edildi. Ufaklık yatağa gönderildi. Pozisyon alındı. Ama malesef zevkli bir soygun ,hırsız polis filmi izleme zevkim damağında kaldı. Clive Owen da film boyunca yüzü maskeli dolşatı durdu. Ayıp etti yönetmen .
Şöyle diyebilirim o kadar aksiyonlu film idi ki eşimi arada dürterek "istersen yatağa git boynun ağrıyacak" demek zorunda kaldım. Bu arada nasıl olduysa Enver Hoca'ya da laf etti bizim Amerikan polisi. Satın almayın,boşverin.

26 Ocak 2007

NEŞELİ AYAKLAR


Orjinal adı :Happy Feet

Yönetmen:George Miller (Babe:pig in the city/Lorenzo's oil)

En iyi animasyon Oscar adayı

En iyi animasyon ödülü New York film festivali

En iyi şarkı ödülü Altın Küre


Çoook eğlenceli çok keyifli bir film.Sadece çocuklar değil sizde çok eğleneceksiniz sakın kaçırmayın.Konusunu yazmıyorum zaten her yerde uzun uzun yazmışlar.Müzikler zaten nefis.Penguenleri zaten herkes çok sever.Bunlarda alabildiğince şeker.

25 Ocak 2007

SAKIZ HANIM


Sene 1998.

Bornova Manavkuyu'da muyenehanem var.Yeni evliyiz , ev ve muayenehane aynı dairede.
Kayınpederin çok sevdiği bir kedisi var.Ankara kedisi,adı Sakız.Adı gibi bembeyaz.İpek benzeri bembeyaz uzun tüyleri, alımlı bir kuyruğu ve kabarık bir yelesi var.Çok da nazlı bir dişi.Ne yemek beğendirebilirsiniz ,ne oyun oynayabilirsiniz.Güzeller güzeli ve güzelliğinin de farkında olan tüm dişiler gibi kendini beğenmiş, burnu havada bir aristokrat gibi geziniyor.Kahvaltısı gecikti mi uyandırıyor.Süper pahalı maması olmazsa açlıktan bayılacak hale de gelse yemiyor.İstediği gibi okşanmazsa sinirleniyor.Akşamları ayak ucunda uyuyor ama eğer uyku arasında sağa sola dönüp rahatını bozarsanız basıyor pençeyi.

Şimdi emanet kedi dikkat etmek gerekiyor.Kedininde tam kızışma dönemine denk geldik hayvan rahat durmuyor.Aristokrasi güzellik falan umrunda değil.Miyavvv miyavv evin içinde geziniyor yuvarlanıyor.Cilveler nazlar edalar gırla .Huysuzluğu da üstüne cabası.Ben içeride hasta bakarken arka odadan canhıraş miyavlamalar ve inleme sesleri yükseliyor.Kızgınlık dönemindeki tüm kediler gibi karnı yere yapışmış poposu havada dolanıp duruyor.Sokak kapısını açık bulursa fırlayıp gidiyor.

Eşim arkadaşlarından duymuş ve ağrı kesici iyi gelir diye gitmiş analjezik,antienflamatuar tantum drajeyi hayvana yutturmuş.(1)Gece saat 11.30 kedinin gözleri kaymaya başladı,kusuyor,garip sesler çıkartıyor,ağzı köpürüyor.

Benim elim ayağıma dolaştı.Hemen rehberden veteriner aramaya başladım.İki üç veterinere ulaşma çabasından sonra en sonunda birine ulaştık.Narlıdere'den bir veteriner hekimi gecenin saat 12:00 sularında aradım.Adam uykulu bir sesle alakadar olup derdimi dinledi ve durumun ciddi olduğunu,hemen bir eczaneden 10'luk enjektor ile serum fizyolojik alıp 10 cc bir kabadan,10 cc diğer kabadan, subkutan(deri altı)enjeksiyon yapmamı tavsiye etti. Hangi akla uyarak bu işi yaptığımızıda sormadan edemedi.(2)

Hemen nöbetci eczaneden malzemeyi alıp koca bir serum şişesi ve dev gibi bir iğne ile eve döndüm ve işlemi uyguladım.Kedinin butlarının iki yanı torba gibi oldu şişti.Bu sefer inlemeleri acıdan garibin.Bir de şaşılığının üstüne arka bacaklarının iki yanı şişmiş yürüyemeyen bir kedicik oldu.Bütün gece boyunca, kedinin benim gözlerimin içine şaşı şaşı bakışını hala unutamıyorum.
Oturma odasının orasına burasına işedi ama sabah olduğunda turp gibiydi bizimkisi.O uykusuz geceyi ve stresimi unutamam.

(1) Güya dişi kedilerin çiftleşme dönemlerinde göğüslerinde süt birikirmiş ve çiftleşme olmazsa bu hayvanda çok ağrıya yol açarmış.
(2) Veteriner hekimden de bir güzel fırça yedik bu arada. Eşim yattı uyudu bu arada endişelenip uykusuz kalan ben oldum

24 Ocak 2007

İSMAİL CEM

İSMAİL CEM İ KAYBETTİK.HRANT DİNK İN ACISI HENÜZ GEÇMEMİŞKEN. NE KADAR UGURSUZ BİR AYMIŞ OCAK AYI.BUGÜN 24 OCAK UĞUR MUMCU'NUN KATLİNİN YIL DÖNÜMÜ DİYE DÜŞÜNÜRKEN GELEN HABERLE SARSILDIM.

NE KADAR KÖTÜ BAŞLADI 2007 YILI.LÜTFEN BU KADARLA KALSIN.ACILARIMIZIN KÜLLENMESİNE İZİN VER KADER.

VEDA

Çok ileri bir tarihte
Çok yaşlı olarak
Sessizce ayrılmalıyım
Kimseye pek gözükmeden
Ve kimseyi rahatsız etmeden.
Masamın üzerinde
Dünden kalan işler
Tamamlanmamış yazılar
Okunmayı bekleyen kitaplar
Ve anılar ve umutlar.
Filleri kuyruğundan çekerek
Tepeleri aşırtmaktı görevim
Günler bitti filler tükenmedi
Ben elimden geleni yaptım
Gerisini siz tamamlayın.
Boşa geçmedi hayatım
Daha fazlası olabilirdi ama
'Buna da şükür' demeliyim
İşte sevgili dostlar
Ben böyle veda etmeliyim.

YOĞURTLU KEK

Dikkat ettimde uzun zamandır yemek tarifi göndermeyi bırakmışım.

Elbette hayattan kopuk bir ot gibi yaşamıyoruz. Düşünüyorum öyleyse varım. Düşünmediğin an zaten sen yoksundur. Aslında ot gibi yaşanıp toplanmayı beklemektense ya da koyun gibi güdülmektense (en kötüsü de aslında ot ya da koyun olduğunu anlamamaktır) olmasanda olur.

Bu günlerde bana arkadaşlar amann Oylum sende çok entel oldun dediler. Eee bende bir yemek tarifi göndereyim de ruhları şad olsun dedim.

Yaşadığımız için beslenmeye dikkat ediyoruz ama hem beynimizi hem bedenimizi hem de ruhumuza beslemeye dikkat ediyoruz ki yaşamamızın bir anlamı olsun ve ölürken hiç olmazsa çocuk doğurup karnını doyurmaktan başka işler de yaptık ohh ya anasını satayım dibine kadar insan gibi yaşadık diyebilelim.

Göçerken arkandan vah vah iyi kadındı deyip helvamı yiyip unutmalarındansa ilginç hatundu böyle düşünür şöyle yapardı üstelik bir marifetliydi.Yani hem kafası hem de bedeni çalışırdı diyebilsinler.

Gerçi iş yerinde yeni akım tüm güzel kızlarımıza renk renk atkılar örüyorum.En azından bana bir atkı bırakmıştı bu hatun bir fatiha okuyalım bari diyecekler:))) (herhalde)


Neyse gelelim keke.Aslında uyduruk bir kek bu.Ama bu sefer afili bir isim bulamadım.Onu da prezantasyonu geniş reklamasyonu meslek edinmiş arkadaşlara havale ediyorum.
Aniden misafir gelince hiç aklımda olmayan bu keki denemeye başardım.Saat yediden sonra uydurulmuş bir tarif bu.

MALZEMELER

· 4 yumurta
· 2 bardak un
· ½ bardak nişasta
· 1 limonun kabuğu
· 1,5 bardak şeker
· 1 bardak yoğurt
· 1 paket şekerli vanilin
· 1 paket kabartma tozu
· 1 paket tereyağı yada margarin


HAZIRLANMASI

· Tüm malzemelerinizi en ½ saat önceden buzdolabından çıkartın ve oda sıcaklığına gelmesini sağlayın.tereyağınızın iyice yumuşaması lazım.
· Yumuşamış tereyağı ile birlikte şekerinizi krema kıvamına gelene kadar çırpın.
· Teker teker yumurtaları ilave edin.Bir yumurtayı ekleyin iyice karışına kadar çırpın.
· Yoğurdu,unu,kabartma tozu ve vanilyayı koyarak karıştırmaya devam edin.
· Kek kalıbınızı yağlayın ve unlayın.
· Önceden 175 dereceye ısıtılmış fırında pişirin.kekiniz kokmaya başlayınca temiz ve kuru bir bıçakla pişip pişmediğini kontrol edin.

Afiyet olsun
Oylum ÖZMEN

23 Ocak 2007

MARİFET

Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali


Bedri Rahmi Eyüboğlu

22 Ocak 2007

KÜÇÜK KAHRAMAN


Orjinal adı :Everyone's hero
Yönetmen:Christopher Reeve
İnsanın küçük bir oğlu olursa bol bol çizgi film izler. Asla şikayetçi değilim. En az onun kadar zevk alıyorum çizgi film izlemekten. Demek ki içimdeki çocuk hala daha büyümemiş.
Film bıdıklar için çok eğlenceli. Her ne kadar bize çok yabancı olan bir spor dalı üzerinde hikaye kurulmuş ise de konuşan bir top "çatlak" ve kendini beğenmiş bir beyzbol sopası olan "sevgili " var filmde. Kesinlikle çok dikkatlerini çekiyor.
Filmin yönetmeninin Christopher Reeve olması ise daha bir anlamlı . Bize şöyle sesleniyor sevgili Supermen " pes etmeyin, kendinize inanın ve mücadeleye devam edin başarılı olan ve topa vuran insandır.Şans bunun sadece minik bir kısmıdır":))

19 Ocak 2007

HRANT DİNK

Yazık; birlikte yaşamamanın ,yaşayamamanın resmini yapabilenlerin olduğu bir memleket vatandaşı olmak ağır yük bugün üzerimde.
Çok üzüldüm.
Bu adamı cinayete azmettirmekten dava açsalar kim ceza almaz bu ülkede?
Son yazısında;
Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.
Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.
demiş...

BİZ VE ONLAR

Kolomb Amerika’ya ayak basıp ; o toprağın gerçek sahibi olan yerlilerle karşılaştığında kendisini ''özne'' (otorite) ,Amerika yerlilerini ise ''başkası'' olarak görmüştür.Buradaki özne değişime açık değildir, mutlak doğruda ifadesini bulur.Başkası olarak algılanan ise yanlışlarla doludur.

Bu nedenle Kolomb karşılaşma süreci içinde değişime açık olamaz,tersine farklılıkları yok edip nesnesi olan yerliyi öznesine, otoriteye dolayısıyla kendi kültürüne benzetecektir.

O kendinden ve kültüründen hiçbir zaman şüphe duymaz.''Başkaları'' için büyük acılarla dolu olan sömürgecilik dönemi de bu şekilde işlemeye başlar.

Avrupalı karşıtını ilk olarak Amerika’nın keşfi ile bulmadı.Müslümanlık ve Osmanlı çok daha önceleri gerek askeri, gerek kültürel yönden ‘’başkası’’dır Avrupalı için.

Haçlı seferleri bir ‘’normalleştirme’’,’’islah’’ gayretidir, ‘’onlar’’a karşı yürütülen.

Daha eski dönemlerde Antik Yunanda anadan, babadan Atinalı olmayanların seçme ve seçilme hakları yoktu. Yine Atina kanunlarına göre en büyük cezalardan biri “polisten yani yaşam alanından kovulmak’’ , yabancı olmaktı.

Konuya giriş batıdan örneklemelerle olsa da bahsi geçen biz ve onlar karşıtlığı ;gündelik yaşam içerisinde bireyler arası ilişkilerden uluslar arası ilişkilere kadar uzanan birçok alanda sorunların odağında olma özelliğini koruyor.

Onlar’a karşı olma yönündeki tepkisellik bizi ister istemez ‘’tek’’liğe,’’bir’ olmaya teşvik ediyor.Tek dil,tek kıyafet,tek amaç,tek kültür,tek düşünce,tek millet,tek din vs.Heterojen bir toplumda bunun bunun gerçekleşmesinin yolu ‘’diğerlerinin’’ aynılaştırılması ,eğer buna direnç gösterirse sindirilmesi ve toplumsal hayattan dışlanmasından geçiyor.

Bu dışlama öyle bir mekanizma ki kendi prototipini ‘’dışlananda’’da oluşturuyor.’’Dışlanan’’ güçler dengesinin kendi lehine döndüğünü hissettiği anda karşıtına aynı muameleyi yapmayı kendisi için bir hak olarak görüyor.Örneğin ülkemizde etnik-milli temele dayalı kutuplaşmada olduğu gibi , laik ve antilaik kamplaşma içerisinde bu tür yaklaşımları görmek mümkün.

Yaşadığımız toplumsal atmosfer ‘’külhanbeyleri’’ ile dolu gibi görünse de ciddi anlamda ‘’özgüven duygusu’’ yoksunluğu yaşadığımızı düşünüyorum.

Özgüven çok güçlü polis ,asker gücü ile sağlanan ve kendine dönük siddetin baskın olduğu ‘’baba’’nın himayesinde ve ona itaat etmekle sağlanamıyor ne yazık ki.Her taraftan kuşatılmış,içi de dışı da hainlerle dolu insanlardan ,toplumsal aktörlerden bir araya gelmiş bir atmosfer içerisinde bunun sağlanması mümkün de değil.

Özgüven, geçmişi ile hesaplaşmış,başarılarının yanıda hatalarını da görebilen,farklı olana yaklaşımında ‘’bakalım bunun altından ne çıkacak’’ tarzı bir duruş yerine,’’anlatmak istediği ne?’’ türü pozitifliği taşıyan bir duruş ile mümkün olabilir ancak.Pek yabancısı olmadığımız tersi durumlarda ;tartışmasız ön kabullere dayalı,dünya görüşlerini dinleştiren,bilinçli bir sevginin yerini toplumsal tapınmanın aldığı,histerik tepkiselliklerle kendisini dışa vuran insanlar topluluğu ile karşı karşıya kalmak kaçınılmaz oluyor.

Bugünün popüler tanımlamalarından fundamentalizm ; ‘’köktencilik’’ ,’’mutlakçılık’’ anlamına geliyor.Her ne kadar köktendinci akımlar için kullanılsa da birçok toplumsal aktör bu tanımlamayı hak etmekte.

Bu yaklaşıma sahip görüşler bir takım olumsuzlukları muhtevalarında bulunduruyorlar zorunlu olarak.Sahip olduklarına inandıkları değerleri kutsallaştırmak,zihinlere mutlak, değişmez doğruların kendi tekellerinde bulunduğunu kazımaya çalışmak,sahip olduğu argümanların dışındakilere şüphe ile bakma ve alt edilmesi gereken rakipler olarak görme alışkanlığı bunlardan en başta gelenler olarak tanımlanabilir.

Hal böyle olunca ‘’gerçeklerin’’ toplumda kabul edilebilmesi için eğitim,dil,din ve bilim araçsallaştırılıyor.Eleştirelliğe dayanmayan ,ezberci,bırakın yaşamı sorgulamayı varlığını bir yerlere adamayı ‘’öğreten’’ bir eğitim anlayışı çocuklarımıza tek doğruyu oğretiyor,tartışılmazı aynı zamanda basiti,derinlikten uzak ve kestirme olanı.

Bu açıdan bakınca fundamentalizmin bu zaafı, toplumda birbirinin karşıtıymış ,dünyaları çok farklıymış gibi görünen çevreleri bir araya getiriveren ortak payda oluveriyor.

Toplumları farklı kültür ve düşüncelerin varlığı ,katkısı zenginleştirir.Homojen olmayı amaçlaştıran,’’yabancı’’ olanın,’’farklı’’nın yok edilmesini temel alan düşünceler sürekli olarak ‘’düşman’’ üretirler.Bu kaçınılmaz bir sonuçtur.

Türkiye’de yakın tarihte sol görüşlü kesimlerin üzerinde ,aleviler üzerinde bu ‘’av’’ faaliyetinin nasıl yürütüldüğü malum.

Şimdilerde bu yaklaşım etnik-milli temellere dayandırılarak toplum içerisinde gerilimler yaratılmakta.

Kendisini ''laik cephe''olarak tanımlayan kesimler ile ''islami hareket'' yaklaşım açısından tam anlamıyla ''biz ve onlar'' birbiri için.İlkokul çağındaki çocuklara and içiriyoruz.

Bebeklikten çıkmamış çocukların başını örtüyor,kuran kurslarına gönderiyoruz.

Çocuklarımızın eline pankartları tutuşturup Ermeni Tasarısını protesto için yürüyüş yaptırıyoruz.

Onları Diyarbakır’da ön saflara sürmekte hiçbir sorun görmüyoruz .Güvenlik güçlerine kalkan olarak kullanabiliyoruz.

Ve yine onların ön saflara sürülmesini, minicik bedenlerin karınlarına nişan almak için yeter koşul olarak görülebiliyor ve vicdanımız rahat ortada dolaşabiliyoruz..

Doğrularımız o kadar kesin ki çocuklarımızın nefer olarak yetişmesi bizim için onur adeta.

Çocuklarımıza bakışımız bahsettiğimiz fundamentalizmin hiç de uzağında olmadığımızı göstermesi açısından önemli bir örnek
***********************************************************************************
İnsan haklarını birilerinin zorlaması yada taktik gereği değil,olmazsa olmaz bir zorunluluk kabul edip ,insanoğlunun yaratıcı potansiyellerini geliştirmesi önündeki engelleri ortadan kaldıracak,eleştirdiği kadar eleştirilmesinden de dersler çıkartabilecek bir açıyı yakalayabilecekmiyiz?

Yakın tarihimiz bu açıdan pek çok kötü örnekle dolu olsa da ,geleceğe umutla bakabilmek için olumlu düşünmek ve bu doğrultuda çaba harcamak gerekiyor.

che

18 Ocak 2007

KOKU


Orjinal adı:Perfume/The Story of a Murderer
Tür:Korku//Drama/Gerilim
Yönetmen:Tom Tykwer
Senaryo:Tom Tykwer-Andrew Birkin-Bern Eichinger
Oyuncular:Ben Whishaw-Simon Chandler-David Calder-Sian Thomas-Sam Douglas-Dustin Hoffman-Rachel Hurd-Wood-Alan Rickman-John Hurt

Konusu:

18. yüzyıl Fransa’sında devrinin en yetenekli ve kötülüğüyle ün salmş şahsiyetlerinden biri yaşardı.Adı Jean Baptiste Grenouille idi.Adının bugünlerde unutulmuş olmasının nedeni hayatındaki tek hırsının tarihin asla iz bırakmayan bir alanında kısıtlı olmasıydı:KOKULARIN UÇUCU KRALLIĞINDA

Jean Baptiste Grenouille kokusuz olarak doğmasına rağmen eşsiz bir koku alma yeteneği sahiptir.En büyük arzusu ise dünyanın en iyi parfümünü yapmaktır.Ne pahasına olursa olsun.
Patrick Süskind’ in inanılmaz kitabının nefis bir uyarlaması.Genellikle kitabını okuduktan sonra çevrilen filmler beni tatmin edemesede bu filmin çok başarılı olduğunu ve neredeyse kitaba sadık kalındığını belirtmeliyim.Oyunculuk oldukça başarılı. Jean Baptiste rolünde Ben Whishaw ise gerçekten yüksek bir performans sergiliyor.Parfüm ustası Dustin Hoffman her zaman olduğu gibi tam adamını bulmuşlar dedirtiyor.Hikayeyi anlatan ise John Hurt. Uluslararası bir yapım.Sanırım artık fazla söze gerek yok ; mutlaka alın ve seyredin.Kaçırılmaması gereken bir ziyafet.

17 Ocak 2007

1-2-3-4 keki


Gönül Candaş’ın BEREKETLİ OLSUN isimli kitabından bir tarif.Elbette bana ait eklemeler var.Yapın asla başarısız olmazsınız.Sevgili Yosun bu keki borcamda hazırladığını üzerini yaz meyvaları ile kapladıktan sonra fırına verdiğini ve iyice soğuttuktan sonra pudra şekeri ile süsleyip serviz yaptığını söyledi.Bence denemeye değer.Tadına baktıktan sonra sizde benimle aynı fikirde olacaksınız.

MALZEMELER

· 4 yumurta
· 3 bardak un
· 1,5 bardak şeker (orjinal tarifte 2 bardak şeker )
· 1 bardak yoğurt
· ½ limonun suyu
· 1 limon kabuğu
· 3 yemek kaşığı karışık meyve kokteyli (tepeleme)-isteğe bağlı orjinal tarifinde yok.Meyve kokteyli yerine kuru üzümde kullanılabilir.
· 1 kahve kaşığı vanilya
· 1 paket kabartma tozu
-1/2 paket tereyağı


HAZIRLANMASI

· Tüm malzemelerinizi en ½ saat önceden buzdolabından çıkartın ve oda sıcaklığına gelmesini sağlayın.
· Karışık meyve kokteylinizi yıkayıp suya koyun.
· Fırınızı ısıtmaya başlayın.
· Yumurtaları vanilya esansı ve şekerle birlikte şeker iyice eriyene kadar çırpın.
· Yoğurdu ekleyin ve homojen karışım olana kadar çırpın.
· Unu , kabartma tozunu,limon suyunu, limon kabuğunu ekleyerek çırpın.Karışıma en son sudan alıp süzdürdüğünüz ve fazla suyunu kağıt bir havluyla aldığınız meyve kokteylini ilave edin.Ancak bu defa mikser kullanmadan bir kaşık yardımıyla kek hamurunuza meyvelerin karışmasını sağlayın.
· Kek kalıbınızı yağlayın ve unlayın.
· Önceden ısıtılmış fırına verin.
· Kekiniz iyice kabarıp kokmaya başladığı zaman kuru bir bıçak veya tathta çubukla pişip pişmediğini kontrol edin.Bıçağınız kekten temiz çıkarsa pişmiş demektir.
· Kekiniz soğurken çayınızı demleyin komşuları çağırın.
· Bir tabakta bana yollayın.

Afiyet olsun
Oylum ÖZMEN

16 Ocak 2007

THE NİGHTMARE BEFORE CHRİSTMAS


Tür:fantastik/müzikal/animasyon
Yönetmen:Henry Selick
Senaryo:Tim Burton, Micheal McDowell, Caroline Thompson

Konusu

Tim Burton dedin mi akan sular durur.Yetişkinlere yönelik nefis bir animasyon.Her şey çok çirkin ,korkutucu vee çok eğlenceli.Aman dikkat kendinizi müziklere kaptırmayın.Çok akıcı.Nefis bir stopmotıon filmi.
Hallowen Town un kralı Jack Skellington her yıl hollowen gösterileri düzenlemektedir. Halkı çok beğense de aslında Jack bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir ve mutsuzdur.Bir gece nasıl olduysa kendini Christmas Town da bulur.Burası çok farklıdır. Örneğin,çocukların yataklarının altında canavar yoktur.Belki mutsuzluğuna çare olacaktır bu farklı mekan ve insanlar.Bir plan yapar Jack ve Noel Baba'yı kaçırarak onun yerine geçer.Ancak, hiç bir şey umduğu gibi gitmez.
Tavsiye ederim mutlaka seyredin.Hatta bir defa ile yetinmeyin bir kaç kez seyredin.

THE HOST


The Host (International: English title) //Ev sahibi

Süre: 119 min

Ülke : Güney kore

konusu
Film Güney Kore de geçmektedir.Amerikan ordusu morgunda görevli üst subay bir doktor
kimyasal maddelerin üzerindeki toza sinirlenerek tamamının Han nehrine dökülmesi emrini verir. Yüksek miktardaki toksik madde nehirde yaşayan bazı canlılarda genetiK değişime yol açar. Oluşan mutant bir canavar insanlara saldırır. Filmimizin devamlı uyuyan ve pekde akıllı olmayan kahramanının 10 yaşındaki kızını yutar. Öldü diye düşünülen çocuk bir gece babasını arayarak yardım ister ancak, nerede olduğunu bilmemektedir. Kendi yarattıkları canavarın neden olduklarına engel olmak ve yardım için elbette dünya barışını korumaya kendisini atamış terörizmin korkulu rüyası Amerika’da koşar koşmasına ama canavarı yakalamaktan öte düşman yaratma meraklısı dostlar bir cadı avına başlarlar zaten çocuğun canlı olduğuna kimse inanmamaktadır..
Film Güney Kore tarzında bir gerilim filmi olmasının öte yanında komedi unsurları içermekte ama hepsinden öte çok da hoş eleştiriler de yapmakta.Filmi isterseniz gerilim isterseniz fantastic yada komedi olarak izleyin ama satır aralarınıda okumayı unutmayın.

HARD CANDY


Hard Candy; yaşı küçük kızlar için kullanılan bir internet argosu. Filmin İngiliz yönetmeninin kültüründe ise 'abaza erkek'ler için aynı argo kelimesi kullanılıyor. Dağıtıcı firma filmi 'Lolipop' ismiyle Türkçeleştirmiş ki gayet akıllıca ve doğru bir yaklaşım. Malum bizim kültürümüzde de sapıkların küçük çocukları kandırmak için kullandıkları temel aparatlardandır elma şekeri ve lolipop.

Film 30 yaşlarında bir moda fotoğrafçısı olan (jeff) bir adamın; Akıllı, çekici ve küçük bir kızı (13 yaşında Hayley) internet yoluyla arkadaşlığa ikna edip eve götürmesinin hikâyesini anlatıyor. Jeff için bu bir ilk değildir.Ama Hayley için de değildir.Sinir bozucu beklenmedik süprizlerle dolu bir gerilim filmi.Bu türü sevenler için tavsiye ederim..

15 Ocak 2007

PAZAR GÜNÜ PİKNİĞİ

Hafta sonu nefis bir hava vardı.Havanın nefis olması hepimizin moralini düzeltiyor olmasının yanı sıra aslında biraz da endişelendirmeli diyorum.Ocak ayının ortasında İzmir de yaşıyor olsak dahi 16-17 derecelere varan bir hava normal değil. Bu yazın çok sıcak ve kurak geçeceğinden endişeleniyorum. Yeni orman yangınlarının geriye kalan tek tük ormanlarımızı da yok edeceğinden korkuyorum.
Ama bu Pazar bu korkularımı kulak arkası ettim.Hava gerçekten çok güzeldi. Haftanın altı günü çalışan biri olarak kendimi dışarı atmalı oksijeni koklamalıydım. Oğlumu ve kendimi açık havada gezdirmeliydim. Annemi ve babamı da aklıma aniden esen bu gezmek fikriyle kandırıp yarım saat içinde piknik hazırlığımızı yaptık ve yola çıktık.Ancak yolda fikirler değişti ve kendimizi Çeşme deki yazlık evin kapısında buldum. Oğlum rahatça koşturabilmesinden kaynaklanan özgürlük duygusundan olsa gerek pek sever Çeşme’yi zaten.
Kendimi kıpır kıpır ve çok canlı hissediyordum. Mangalımız yanarken dolaşmaya çıktım.Bahçemiz yonca dolmuş. Sari papatyalar açmış.Hani utanmasalar gelincilkler başlarını uzatıverecek .Taşlar hafif yosunlanmış.Buram buram ot kokuyor deniz kokuyor etraf. Deniz çarşaf gibi.Şafağın deyimiyle çarşaf bili ama azıcık buruşmuş. Dün gece yağmur yağmış olsa gerek ve toprak kokuyor mis gibi.Bütün yaz boyunca uğultulu esen rüzgarımız bile güneşe kanmış barış ilan etmiş. Bahçedeki çam ağacında serçeler telaşlı telaşlı cıvıldaşıyorlar.Komşu bahçelerde dolaşmaya çıkıyoruz.Çoğu ev sahibi yok.Mülteciler gibi dalabiliriz mekanlara.Ama o da ne şurda bir radika tarlası var.Dalıyoruz radikalara topluyoruz.İlahi turp otu sen demi burdaydın. Şimdi seni kırmak olmaz. Birazcık senden de soframıza buyur etmeliyiz.Otlarımız toplayıp yıkayıp (arada çıkan tek tük minik canlılarıda öldürmüyoruz yaşamlarına devam etmeleri için geriye bahçeye salıyoruz onları) haşladıktan sonra ılık ılık soframıza buyur ediyoruz onları. Benim için çok zor olduğundan yeni haşlanmış otu taze taze sofraya ikran etmek ağzımın suları çoktan akmaya başladı bile. Ama lezzetlisi ve tercih edilenide o . Ilık ılık parlak yeşil iken sofraya getirmek zeytinyağını sıcakken dökeceksin ki üstüne onu içine hapsetsin harmanlansın.Off havada karada ölüm yok artık bize.
Hatırlıyorum da eskiden hep öyle yapılırdı.Kadınların şanslı olduğu ve doğal olarak çocuklarında şanslı olduğu zamanlardı o zamanlar.Hatta bizde zeytinyağlı yemeklere domates konmaz hoş karşılanmazdı. Zeytinyağının kokusunuda tadını da öldürür derler zeytinyağı. Hatta bazı etli yemeklere bile yakıştırılmazdı. Aynen Şevket-i bostan tarifimde olduğu gibi domates ve salça kullanılmaz beyaz yapılırdı. Ama şu bir gerçek ki yemek tarifleride tüm kültürler gibi yaşayan varlıklar aslında ve onlarda evrim geçiriyorlar. Değişiyorlar ve gelişiyorlar. Eski lezzetleri hatırlamak ve bilmek güzel. Ama insanlarla konuştukça tanıştıkça yeni lezzetleri tattıkça bunun anlamsız ve gereksiz olduğunu anladım. Bir zamanların en imkansız görülen ikilileri bir arada muhteşem olabiliyorlar. Bir söyleşide çok hoş bir söz söylenmişti sayın Sahrap Soysal : “Yemeğin milliyeti yoktur.”Kesinlikle aynı fikirdeyim. Yapılan yemeğin kökenini araştırmak hakikaten bana çok yapay geliyor ve günümüzün gittikçe hararetlenen milliyetçilik akımına da bağlıyorum. Popüler olan bir kavram biz farkında olamasak da hayatımızın her alanında ciddi değişiklere neden olabiliyor. Öncelikleri değiştirebiliyor. Önemli olan yediğin yemekle mutlu olabilmek bence.Ailenle güzel ve neşeli bir sofrada sohbetlerle yenen bir yemeğin hangi tarzda yapıldığının çok da önemli olmadığı tadının yerinde olarak sofrada kalmana yardımcı olmasının dışında.
Bu Pazar pikniğide böyle sofralardandı işte.Hızlıca yemek zorunda kalsak da iki saatlik bir sofra keyfi için İzmir’den kalkıp Çeşme’ye gelmiştik. Şarabımızı açmış kış (!) güneşinin tatlı rehavetiyle keyiflenivermiştik.Hayatın güzel olduğu zamanın keşke dursa , hep burda bu güneşin altında kalsak dediğimiz günlerden biriydi.
Yaşamın tadını olabildiğince çıkarmak lazım.Hayatın tadını daha ne kadar süre ile çıkarabileceğimiz hala daha insanoğlunun cevaplayamadığı sorulardan biriyken üstelik.
Umarım her pazarınız böyle umut dolu ve huzurlu geçer sizlerinde.

DEJA VU


Gösterim Tarihi: 5 Ocak 2007Yönetmen: Tony ScottOyuncular: Denzel Washington, Paula Patton, Val Kilmer , Jim Caviezel Senaryo: Bill Marsilii - Terry RossioMüzik: Harry-Gregson WilliamsGörüntü Yön: Paul CameronTür: Aksiyon/Bilim-Kurgu/FantastikSüre: 128 Dk.Yapım Yılı: 2006Ülke: ABDDağıtımcı: UIP Filmcilik

Film Katrina kasırgasının vurduğu New Orleans da geçiyor.BASIN STREET ve MARDI GRAS caz severlerin hemen kulaklarının kabarmasına neden olacakdır herhalde.Film quantum fiziği , solucan delikleri ile zaman ve mekan teorilerinden faydalanarak terör olayını çözmeye çalışan F.B.I uzmanlarına yardım eden bir A.T.F. uzmanı çevresinde örülmüş olaylar zincirinden ibaret.Her ne kadar bazı sahnelerde çok hızlı ve fazla bilimsel konuşunca kimsenin anlamayacağı düşünülerek hareket edilmiş hissine kapılsam da polisiye olarak film fena değildi..Kurgusu bana yeterli gelmedi ama DENZEL WASHINGTON oyunu kurtarmış. Bu arada Val Kilmer ı filmde kilo almış ve yaşlanmış görünce üzülmedim desem yalan olur. Ancak Filmde geçmişi gösteren gözlüklerle şimdiki zamanda geçmişteki kişiyi takip edilen sahne oldukça yaratıcı ve heyecanlı.
Zamana müdahale edilebilir mi yada müdahale ederken aslında gerçekten mi müdahale ediyoruz yoksa aslında bunlar zaten olacak mıydı sorularını film çıkışında arkadaşlarınızla tartışabilirsiniz.Zamana geri dönmek zaten insanların en zayıf noktalarından biridir.Bu noktayı yakalamakta film başarılı .Ancak bana sorarsanız seyredecek daha iyi bir film yoksa girin derim.

PRESTİJ


Scarlett Johansson, Christian Bale ve Hugh Jackman'nın rol aldığı illüzyon kumaşından örülmüş bir macera filmi.
Kurgusu ve oyunculuk oldukça iyi.Sınırlandırılamayan , önlenemeyen hırs ve kinin nelere yol açabileceğinin epik bir öyküsü de diyebiliriz.Oyunculuk ve senaryo oldukça güzel.Sonunda herkesi şaşrtacak bir süpriz finalle karşılaşıyoruz.
Tavsiye ederim.Mutlaka seyredin.

DAMLA ÇİKOLATLI KURABİYE


Bu kurabiyeyi figen in labneli poğaçasından esinlenerek uydurdum aslında.Ama benim oğlan pek sevdi.Özellikle ikramdan bir gün önce hazırlamanızı tavsiye ederim..

MALZEMELER

1 paket labne-oda sıcaklığında
1 paket tereyağı veya margarin-oda sıcaklığında
1 su bardağı toz şeker
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
½ su bardağı damla çikolata
1 yemek kaşığı muz aroması-istenirse
Aldığı kadar un (yaklaşık 2,5-3 su bardağı un)

HAZIRLANMASI

1. Labneyi ve tereyağını pürüzsüz bir kıvam alıp birbirlerine iyice karışıncaya kadar elinizle yoğurun
2. Toz şekeri ve vanilyayı ilave ederek yoğurmaya devam edin.
3. Unu,kabartma tozunu ve muz aromasını ilave edin.
4. Hamur kıvamına gelince damla çikolataları ilave edin ve çikolataları kırmamaya çalışarak hamura homojen bir şekilde dağılmasını sağlayın.
5. Fırın kağıdı yağlanmış bir tepsiye elinizle ceviz büyüklüğünde gelişi güzel parçalar atarak sıralayın.
6. Önceden 175 dereceye ısıtılmış fırında 15-20 dakika pişirin.

Afiyet olsun
Oylum ÖZMEN

12 Ocak 2007

IRAK

Emperyalist işgal altında bir memleket.

Göstermelik bir mahkeme.

Kurban bayramının arife gününde gerçekleştirilen bir idam.

Adamın gözüne soka soka,

Sallandırıverdiler ortadoğunun liderlinden birini,asırlık.

Yarın sıra sizde Suriye,İran,Filistin.....

Gözlerimizin içine baka baka sallandırdılar.

Son sözünü bile söyletmeden.

Bir iki dakika sonra ölecek bir insana sinirlenme aşşağılıklığını göstererek.

Öleni tekmeleyerek.

İnsanlığımdan nefret ediyorum.

Çevremde böyle insanlarla yaşamak.

Toplum içinde yalnız yaşamak.

Bu kurgu,bu yapaylık,bu vahşet içinde.

Bizim bakkala gittim sonra,bir IRAK kadar olamadık diyor İdris.

Bakkal İdris......


CHE

YILBAŞI SOFRASI -2

Sevgili can dostum Yosun un hazırladığı yılbaşı sofrasında tercih ederek sunduğu mezeler ise şunlar:
- ÇERKEZ TAVUĞU
- TAHİNLİ PATLICAN EZMESİ
- HUMUS
Üzerlerine tıklayarak tariflerine ulaşabilirsiniz.

HUMUS

MALZEMELER

-2 bardak haşlanmış nohut
-1 bardak tahin
-3-4 adet sarımsak
-gerekirse 1 çay bardağı sıcak su
-bol kimyon
-tuz
-acıbiber

HAZIRLANMASI
-Nohutlar haşlandıktan sonra kabuklarını soyun.İyi haşlanmış nohutu kendi suyunda soğutun elinizle hafif ovalama hareketiyle kabukları kolayca soyulacaktır.
-Kabuğu soyulmuş nohutu robotta iyice ezerek püre haline getirin.
-Püreye tahini ekleyip tekrar robottan geçirin.
-Ezilmiş sarımsak,bol kimyon,tuz kırmızı biberi püreye ilave edip karıştırın.
- Eğer kıvamı koyu olursa sıcak su ekleyebilirsiniz.

TAHİNLİ PATLICAN EZMESİ

MALZEMELER

-2 adet patlıcan
-1 çay bardağı tahin
-3-4 adet sarımsak
-tuz
-zeytinyağı

HAZIRLANMASI

Patlıcanları fırında 40 dk közleyin. Daha sonra kabuklarıni soyun. Robotta iyice ezildikten sonra içine tahin ve sarımsağı ilave ederek servis tabağına alın.Üzerinde sızma zeytinyağı gezdirdikten sonra mezeniz servise hazırdır.

ÇERKEZ TAVUĞU

MALZEMELER
-2 tavuk göğsü
-1/2 bardak iri çekilmiş ceviz
-1 dilim bayat ekmek
-1 bardak yoğurt
-3-4 tane sarımsak
-1/2 demet dereotu

HAZIRLANMASI
Tavuk etleri iyicehaşlayın. Robotta önce sırasıyla tavuk etlerini ardından ekmek içini çekin. Hazırladığınız sarımsaklı yoğurt ile tavuk eti,ekmek içi ,tuz,karabiber ve cevizi karıştırın.Mezenin kıvamı koyu olursa haşladığınız tavuk suyundan bir miktar ilave edebilirsiniz.Çerkez tavuğunu servis tabağına alıp üzerini dereotu ile süsleyin..

08 Ocak 2007

BAHÇE OTU KAVURMASI


Bahçe otundan daha önce bahsetmiştim. Pazarda satılan karışık bahçe otundan yarım kilo alın.Ama içine kenger yada diğer bir deyişle şevket-İ bostan koymayın (çok zor pişer).Yıkayın ve ayıklayın.Bir baş soğanı ve bir patatesi rendeleyip zeytinyağında kavurun.Bahçe otunuzu ilave ederek kavurmaya devam edin.Bu aşamada dilerseniz kabuğu sıyrılmış ve küp kesilmiş 2 adet domateside kavurmaya ekleyebilirsiniz.Otlarınız pişip pişmediğini kontrol ettikten sonra yumurtanızı kırın.İşte size nefis bir Pazar kahvaltısı yada bahar öğleden sonrası ikindi atıştırması.Afiyet bal şeker olsun.

Oylum ÖZMEN

05 Ocak 2007

YILBAŞI SOFRASI-1




Yılbaşı hazırlığına bir gün önceden başladım.Önce tatlılarımı zeytinyağlı yemeklerimi hazırladım ve hindimizi salamuraya koydum.Hindinin tarifini Hanife’den aldım.Ben ekstra olarak salamura suyuna 3-4 adet karanfil de ekledim.Sos olarak da nişastalı soğan ve bademden oluşan sıcak sosu tercih ettim.Bademini oldukça bol tuttum ve alkış aldım.Yalnız hindiyi alırken abartıp epey büyük bir baba hindi aldım.Salamuraya yatırmak için de bu aldığımız baba hindi tencerelere sığmayınca kova almak zorunda kaldık.Kovanın içine salamura suyunu ve hindiyi koydum ve bir gece balkonda beklettim.Bereket versin hava soğuktu.Bu arada öncelikle hindinin bacaklarını pamuklu ve boyasız bir iplikle bağladım.Kanatlarını bacaklarının arasından geçirerek bacaklarına gene aynı tür iplikle bağladım ki pişerken bacaklar ve kanatlar açılıp şekli bozulmasın.Bu hazırlıklar sırasında yemeklerin yarısından çoğunu hazırlayan kızkardeşim Pınar balkonumun adını değiştirerek buzhane olarak kullanmaya başladı.Hindiyi ertesi gün saat 3 te fırına koydum.Yağlamak için bir yemek kaşığı dolusu bal yarım limonun suyunu ve balı inceltecek kadar (bir su bardağına yakın) zeytin yağı kullandım.Tepsinin içine küçük, ayaklı bir ızgara koydum.Hindiyi hazırladığım ballı limonlu yağ ile güzelce yağladım ve alüminyum folyonun parlak yüzeyi içeri gelecek şekilde örttüm.Kenarlarını ızgaranın altına doğru kıvırdım.Hindiyi ,tepsiye göğsünün üzerine yatırarak yerleştirdim.180 derecede yaklaşık 5-5,5 saat pişirdim.Her saat başı hindiyi güzelce yağladım ve tepsinin yönünü değiştirdim.Hindinin üst tarafı güzelce kızarınca göğsünü yukarıya doğru aldım,tekrar yağladım ve folyo ile örterek pişirmeye devam ettim.Son bir saatte folyoyu kaldırdım.Kesinlikle kurumadı ve çok lezzetli oldu.Pişirme esnasında mutlaka unutulmaması gereken hindiyi tepsinin üzerine bir ızgara yerleştirerek pişirmek olmalı.Arada her çıkardığımda tepsiye 1 bardak kadar su koydum.Aksi takdirde aşağıya damlayan yağlar yanarak kötü bir duman çıkmasına neden oluyor.Bizzat yaşanmış olup şiddetle tavsiye olunur.Hindinizi sunarken bademli sosunuz sıcak olmalı.Bademlerin hepsini blenderda parçalamadım.bir kısmı sosun içinde iri parçalar halinde kaldı.Görüntüsü hem çok hoş hemde yerken bademlerin ağıza gelmesi gurme bir detay oldu.Hindinin içini doldurmadım ayrıca bezelyeli ve dereotlu pilav yapmayı tercih ettim.(Malum ben et yemediğimden hindinin yanındaki diğer yemeklerin etsiz olmasına özen gösterdim dersem yalan olmaz. Yılbaşında kendime bu kadar özen göstermemin bir sakıncası olmaz herhalde. )
Pişmiş olan hindinin kokusu aile bireylerinin başına döndürüp çılgına çevirdiğinden diğer yemeklerimi malesef sofraya çok çabuk yerleştirmek zorunda kaldım.Bu kadar hazırlık yapmış olmama rağmen yaptığım bazı yemeklerin fotoğraflarını ya geç çektim (kesildikten yada ucundan bazı misafirler tarafından didiklendikten sonra) yada unuttum .İnsan gelmedem önce azıcık atıştırır değil mi yani.Yılbaşı sofrası sabaha kadar kalır benim bildiğim.Gece boyunca hem demlenilir hem atıştırmaya devam edilir.Diğer hazırlanmış olan yemeklerin tamamı aşağıda yer almakta.farklı olduğunu düşündüklerimin tariflerini yazdım.Üzerlerine tıklarsanız kolaylıkla ulaşacaksınız.Yaprak sarma ve lahana sarma nın ayrıca tarifini yazmaya gerek görmedim.Çünkü kim ne derse desin bu işin uzmanları annelerimiz ve her evde en az bir ustası vardır.
Yılbaşı mönüm özetle şöyle idi
-Bol domatesli ve kaşarlı tarhana çorbası
-Dereotlu ve bezelyeli pilav
-Hindi fırın
-Zeytinyağlı lahana sarma
-Zeytinyağlı yaprak sarma
-Yalancı çiğ köfte
-Zeytinyağlı barbunya
-Havuçlu ezme
-Sakız kabaklı ezme
-Rus salatası
-Kolay pasta
-kabaklı gelin
-taze meyveler
-kuru meyveler
-çerez
-bol bol içki


Tarhana çorbası




Zeytinyağlı lahana sarma


Zeytinyağlı yaprak sarma

DEREOTLU VE BEZELYELİ PİLAV


MALZEMELER
1-2 bardak pirinç
2-1 küçük kavanoz bezelye konservesi-salamura suyu iyice süzdürülmüş
3-1 demet dereotu-ince kıyılmış
4-3 bardak soğuk su
5-tereyağı yada sıvı yağ
6-tuz

HAZIRLANMASI
1-pirincinizi ayıklayın ve yıkayıp suyunu süzdürün.
2-yağınızı pilav tenceresine koyup kızdırın.
3-pirinci koyup 1-2 defa çevirin.
4-suyunu koyun.
5-bezelyeleri ve dereotunu ilave edin
6-tuz ve şeker koyun ağzını kapatın ve çok ağır ateşte suyunu tamamen çekinceye kadar pişirin.Suyunu tamamen çekince ağzına temzi bir bez örtün tekrar kapağını kapatın 5-10 dakika kadar dinlendirin.


Not : pilavınızın lezzetli olması için ne kadar tuz koyarsanız o kadar şeker ilave etmeyi unutmayın.Ne tür pilav yaparsanız yapın kesinlikle işe yarayan bir yöntemdir.

RUS SALATASI


1- 2-3 adet havuç-haşlandıktan sonra soyulmuş ve küp küp kesilmiş
2- 2-3 adet orta boy patates (taze olmasın)-haşlandıktan sonra kabuğu soyulmuş ve küp küp kesilmiş
3- 2 adet yumurta-haşlandıktan sonra kabuğu soyulmuş ve küp küp kesilmiş
4- 250 gr kadar kornişon-küp küp kesilip sapları atılmış
5- 1 küçük bezelye konservesi-suyu iyice süzdürülmüş
6- 2 su bardağı ayçiçek yada herhangi bir sıvı yağ
7- 1/2 limonun suyu
8- 1 kahve kaşığı tuz
9- 2 yumurtanın sarısı-içine mümkün olduğunca beyazı karışmayacak

HAZIRLANMASI

1-Sebzelerinizi kornişon ve yumurtanızı mümkün olduğunca bezelyelerle aynı boyda kesmeye dikkat ederek hazırlayın ve karıştırın.
2-Mayonez soğuk sever.Hava soğuk olduğunda kıvamının daha kolay bulur ve kesilme ihtimali azalır. Bu nedenle yumurtalarınız son anda buzdolabından çıkartın. Ama siz gene de mayonezi hazırlamadan önce 1 bardak suyuda buzluğunuza koyarak hazır edin kesilirse kullanırsınız.
3-Yumurta sarılarını tuz ve limon suyu ile çırpın.
4-İçine damla damla sıvıyağınızı ilave edin.Çok az miktarda yağınızı koyun mikserle iyice homojen bir karışım oluncaya kadar çırpın.Mayonez kıvamını alınca bir miktar daha yağ ilave edin.Bu yöntemle dilediğiniz kadar yağ absorbe edebilirsiniz mayonezde.
5-Bu aşamada mayonez kesilebilir.Buzdolabında çok soğuttuğunuz suyu alın 1-2 yemek kaşığı kadar alıp ayrı bir kaba koyun.Suyun üzerine kaşık kaşık mayonezi ilave edin.Kesilmesinin geçtiğini göreceksiniz.
6-Hazırladığınız mayonezi sebzelerle karıştırıp servis edebilirsiniz

YALANCI ÇİĞ KÖFTE


3 adet yumurta çırpıldıktan sonra karıştırılarak pişirilmiş.
3 su bardağı köftelik ince bulgur
2-3 adet kuru soğan-incecik kıyılmış yada rendelenmiş
2-3 kaşık biber salçası
1 kaşık domates salçası
Hazır çiğ köftelik baharat (ya da tuz-karabiber-reyhan-kırmızı biber-isot vs.)
maydonoz -ince kıyılmış
dereotu-ince kıyılmış
zeytinyağı-1 çay bardağı kadar
taze soğan-yaklaşık 1 demet yada ayrım kilo ince kıyılmış.
½ limon suyu (dilediğiniz kadar artırabilirsiniz)

1-Bulgurunuzu ayıklayın yıkayın ve suyunu süzdürün.
2-İçine salçaları, kuru soğanı, baharatınızı (dilediğiniz kadar koyun), limon suyunu ve zeytinyağını ilave edip yoğurmaya başlayın.Sıcak suyu çok yavaş ilave edin ve istediğiniz kıvama gelene kadar yoğurun.Bu arada bulgur suyu çekerek iyice yumuşayacaktır.
3-Kıvamına geldikten sonra yumurtaları koyun ve tekrar avucunuzun içi ile yoğurmaya devam edin.Yumurtalar iyice karışıp farkedilmez olacak.
4-maydonozu dereotunu ve taze soğanları koyun karıştırın.
5-bu son aşamada çiğ köftenin tadına bakın.Gerekiyorsa bir miktar daha baharat ve limon suyu ilave edin ve karıştırın.
6-Elinizle şekillendirip servis edin.

SAKIZ KABAKLI EZME


2-3 adet kabağı rendeleyin.Fazla suyunu elinizle sıkarak çıkartın.İçine ½ ila 1 bardak kadar iri çekilmiş cevizi koyup sarımsaklı yoğurt (tercihen kese yoğurdu) ile karıştırın.
Not: Yoğurdunuza bir talı kaşığı kadar hardal koyarsanız mezenizin lezzeti artar

HAVUÇLU EZME



2 -3 adet havucu rendeleyin ve bir tavada zeytinyağı ile birlikte iyice kavurun.Sarımsaklı yoğurt (tercihen kese yoğurdu) ile birlikte servis edin.
Not: yoğurdunuza bir talı kaşığı kadar hardal koyarsanız mezenizin lezzeti artar.

ZEYTİNYAĞLI BARBUNYA

MALZEMELER

½ kadar iç barbunya
2 adet orta boy patates-tavla zarı gibi kesilmiş
2 adet havuç-tavla zarı kesilmiş
2-3 diş sarımsak-incecik dilimlenmiş
1 baş kuru soğan-yemeklik olarak çentilmiş
1 bardak kadar yemekli hazırlanmış domates
½ demet dereotu-ince kıyılmış (süslemek için)
2-3 adet küp şeker
tuz
zeytinyağı

HAZIRLANMASI

1-Barbunyayı haşlayın ve siyah suyunu atın.
2-Zeytinyağında sarımsak soğan ve havucu kavurun.
3-Domatesi ilave edip suyunu çekene kadar pişirin.
4-Barbunya, patates, şeker ve tuzunu koyup barbunyalarla aynı hizaya gelecek kadar suyunuzu koyup tencerenin ağzını kapatıp çok ağır ateşte pişirin.Pişip pişmediğini patates ve havuçlardan kontrol edin.
5-Porselen veya cam kasede oda scaklığında dereotu ile süsleyerek servis edin.

KOLAY PASTA


Hakikaten kolay ve hafif bir pasta.Elinizin altındaki malzemelerle hemen hazırlayıp hızla servis edebilirsiniz.Pastanın ana fikrini Portakal Ağacı sitesinden aldım.

1 adet ikiye ayrılmış hazır sade kek
1 paket çilekli krem olé (ya da siz hangisini isterseniz)
1 paket krem şanti
2,5 bardak soğuk süt
1 bardak kadar süt (keki ıslatmak için)
3-4 yemek kaşığı damla çikolata
1 paket renkli şekerleme

HAZIRLANMASI

1-Krem olé ' yi krem şanti ilavesi ilavesi ile birlikte 2,5 bardak soğuk sütle iyice sertleşene kadar çırpın.
2-Kekin alt katını sütle güzelce ıslatın ve kremanın yarısını sürün.
3-Kremanın üzerine damla çikolataları serpiştirin.
4-Kekin diğer parçasını da sütle ıslattıktan sonra kremanın üzerine koyun.
5-Kekin üst kısmınıda sütle ıslatıp kalan kremayı sürün.Renkli şekerlemelerle süsleyin.
6-Bir kaç saat buzdolabında dinlendirip servis edin.

KABAKLI GELİN

Malesef yılbaşında hazırlayıp sunduğum çok beğenilen ama fotoğrafını çekmeyi unuttuğumuz tatlılardan biri.Bu tarifi geçtiğimiz senelerde yemek ve biz grubunda vermişlerdi.Malesef kimin verdiğini hatırlamıyorum.Çok kolay olmasına ve kabağı çok sevmeme rağmen nedense bir türlü yapmaya fırsat bulamamıştım.

1 paket petibör bisküvi
1 büyük dilim kabak
2-3 adet karanfil
1 paket krem şanti
1 paket krema sertleştirici
1 su bardağı iri kırılmış ceviz
1-1,5 bardak kadar şeker.

Hazırlanması

1-Kabaklarınızı kabuklarından ayırın ve küp küp kesin.
2-Üzerini örtecek kadar şeker, bir fincan kadar su ve karanfil ile birlikte ağır ateşte kabaklar iyice yumuşayıncaya kadar pişirin.
3-Petibör bisküvilerinizi kırın ve dikdörtgen bir borcama koyun.Camın üzerini iyice kaplasın bisküviler.
4-Bisküvileri tatlının suyuyla iyice ıslatın.Tatlının fazla suyunu atın.(yada pasta ıslatmakta kullanabilirsiniz)
5-Tencerenin içindeki kabakları güzelce ezin ve bisküvilerin üstüne mümkün olduğunca aynı kalınlıkta yayın.
6-Krem şantinizi hazırlayın.İçine tarifinde belirtildiği gibi kremayı çırptıktan sonra krema sertleştirici koyun.
7-Krem şantinizi kabakların üzerine yayıp ceviz ile süsledikten sonra servis yapın.