16 Şubat 2007

KANDIRILDIM


Minik bacaklarının üzerinde topu topu ayakkabım kadar olan şirin bir yaratıktı ilk gördüğümde.Gel pisi pisi diye çağırdım ve birazcık okşadım. Gerçekten kucağıma falan almadan sadece iki kere elimle başını hafifçe vurarak sevdim ve “merhaba güzel kedicik nasılsın” deme gafletinde bulundum. Üstelik elimde eldivenlerim vardı. Fiziksel olarak temasımız olmadı bile . Hepsi bu kadar. Gayet masum art niyetsiz bir temastı bu.Alt tarafı merhabalaştık.

Ama her şeyin burada biteceğini ve olayın kapanacağını sanmak ne büyük bir yanılgı ve ne saflıkmış.

Peşime takıldı. Köşe başında ki seri sonu mağazasının dışarıya yığdığı ürünleri karıştırırken ayaklarımın arasında varla yok arasındaki bir sesle miyavlıyor. Miyavladığını ağzının açılıp kapanmasından anlıyorum. Azıcık sert sesle ;

“Hadi git anneciğine kedicik, seni merak eder. Üstelik öyle masum ve zavallı havalarını yemezler.Her güzel olan yavru kediye zayıflık gösterseydim evde bana yer kalmazdı” diyorum.

Hayır kesinlikle umrunda değil.Beni gözüne kestirdi sanırım ama havasını alacak diye gülüyorum kendi kendime..

Ürünlere bakmaktan vaz geçiyorum köşeyi dönerek yürümeye devam ediyorum ama arkamda, takip ediyor, farkındayım ancak, anlamamazlığa geliyorum. Fakat, karşıdan karşıya geçerken genede gözümün ucuyla bakıyorum yavruya. Sağ salim karşı kaldırıma ulaştı. Zaten ne olacak ki; sadece bir ara sokak burası bir şey olmaz ama gene de kendimi sorumlu hissediyorum. Şu meşhur annelik iç güdüsünden işte.

Hey dur bakalım hatun sadece okşadın. Kendine gel. Annelik güdüsüymüş. Evdeki iki ayaklı kanguruya annelik yapman gerekiyor senin bir tüylü surata değil. Üstelik bir sokak kedisini eve kabul edecek kadar bol zamanlı bir kadın değilsin. Malesef öyle bir lüksün yok. Ayrıca sağlık ve hijyen denen bir şey var. Ek olarak koltuk kenarlarında tırnak bilemeler bilmem kaç milyonluk mamalar, veterinerler, aşılar. Yok kusura bakma tatlım , uzun iş sıkıntıya gelemem. Zaten ben bir köpek almak istiyorum. Çok kedi baktım bir tane de köpeğim olsun diyorum. Beagle cinsi. Adına bile karar verdim.

Bakkala uğrayıp ekmeğimi alıyorum ve kesinlikle sağıma soluma bakmadan emin adımlarla yollanıyorum. Apartman kapısını açmadan önce zemindeki bayan kuaförü ile selamlaşıyoruz.Hal hatır sormalardan sonra kaşlarına kaldırarak soruyor :

“kedi mi aldın”

Yutkunuyorum. Bir arkadaşa bir yerde oturmuş gözümün içine bakan bir avuçluk yaratığa bakıyorum -bir kaç kez- ve pes ediyorum :

“aaaa,eeemmmm evet sanırım baksana peşime takıldı”

“ e, hadi hayırlısı olsun”

Evet bıdık için hayırlı olduğu kesin. Şimdi aşıları yapıldı temizlendi paklandı hanım efendi.
Eve geldiğinden beri yaklaşık yarım kilo alarak büyük aşama kaydetmiş ve benim tüm planlarımı bir pençede halletmiş bir kedi olarak akşamları oturduğum koltuğa dikkatle bakarak :

“hey orası benim yerim ya kenara çekil birlikte oturalım yada daha iyisi git başka yer bul”

veya;

“bu akşam ne kadar sıcaksın bebek yanında uyuyabilirim senin, çek bakalım ayağını azıcık arkaya”

diye mırıldanıyor.

Sanırım oyuna getirildim. Üstelik yavru bir kedi tarafından.

OYLUM ÖZMEN