26 Eylül 2007

IMMORTAL




Yönetmen :Enki Bilal
Senaryo :Enki Bilal,Serge Lehman
Yılı :2004
Türü :Bilimkurgu,fantastik.
Oyuncular :-Jill Bioskop :Linda Hardy
-Alcide Nikopol :Thomas Kretchman
-Horus :Thomas M.Pollard
-Elma Tırner :Charlotte Ramplin

Filmden bahsetmeden önce bilmeyenlere Enki Bilal denen dahi den bahsetmem gerekiyor. Enki Bilal nefis resimli romanlar kurgulayan sıra dışı bir grafiker. Mısır asıllı. Fransa’da yaşamakta. Eğer bu güne kadar resimli roman veya çizgi romanla hiç alakanız olmadıysa (ne büyük bir kayıp oysa ) Enki Bilal adı size çok yabancı gelebilir. Oysa dediğim gibi çok iyidir çok.

İmmortal Enki Bilal’in şimdiye kadar yapılmış olan en iyi cyberpunk ürünü Nikopol Üçlemesi’nden 2004 yılı yapımı olan bir uyarlama. Tüm film, mavi ve yeşil tonlarıyla bezeli. Resimli romandan fırlamış bir gelecektesiniz. Her kare üzerinde teker teker düşünülmüş bir şaheser. Kaynağı gibi kült olacak. Ayrıca, başrol oyuncularının dışındaki karakterler gerçek insanlar değil. Çizgi roman çizerliğinden gelen bir alışkanlık diye düşünüyorum. Mısır tanrılarını izlerken bir an anime bir an gerçek insan oluyorlar. Ayrıca, Bugüne gördüğüm en iyi sahne çekimleri de kullanılmış filmde.



Immortal; umutsuz, karanlık ve distopik cyberpunk bir geleceğe açıyor penceresini. Dünyanın bu hale nasıl geldiği ile herhangi bir bilgi verilmiyor.(Üçleme de ise nükleer bir patlamadan bahsediliyor.). Eugenics isimli güçlü genetik mühendisliği şirketi en çok humonoidlere zarar vermektedir. Aslında tüm toplumda sosyal bir hastalık varmış gibi hissedersiniz.


Farklı olanları sonuna kadar sömürmek ve aynı zamanda onlara zarar vermek, nefret etmek. Aslında hepimizin başına bela değil mi bu düşünce? Enki Bilal biraz faşizme de dokundurmuş. Eugenic şirketi karanlık cyberpunk gelecekte parıldayan güçlü modern vampirler gibi gösterilmiş.

Ve en büyük, en tehlikeli suçlulardan biri anarşist , toplum düşmanı, asi Nikopol 2023 yılından beri tutulduğu modern hapishaneden kurtulur. Kendi isteği ile olan bir kaçış değildir bu . Bir kaza sonucu içinde dondurulmuş halde tutulduğu cyrogenic tabut düşer. Ayrıca ortam yeterince karışık değilmiş gibi şehrin üzerinde dev bir Mısır Piramiti belirir.




Mısır tanrısı Horus , Anubis tarafından ölüme mahkum edilmiştir ve Horus’a yedi gün yani bir furlog verilir (ölümsüz kalbinin bir atışı kadar süre). Horus yeni bir tanrıya hamile bırakmak için sıra dışı bir kadın bulmaya karar verir. Bunun içinde önce sağlıklı bir konak bulması gerekmektedir. Çünkü dünyada ki insanlar ya kirlenmiştir ya da hastadır.

Jill mavi saçlı ve tenli ancak üç ay öncesiyle ilgili hiçbir anısı olmayan bir humonoidir. Dışarıda Nikopol ve Horus onu ararlarken o Eugenics şirketi tarafından tutulmaktadır.

Bilim kurgu bir filmde Antik Mısır’ın tanrılarının ne işi var? Aşağıda Vikipedi’den alarak Horus ve Anubis hakkında kısaca bilgi vermeye çalıştım.Elbette Enki Bilal’in Mısır’lı olmasının etkisi var. Avrupa asıllı olsaydı belki Antik Yunan’a uzanırdı. Filme orjinallik vermesinin yanı sıra biliyoruz ki seçkin bilim kurgu filmler de yaşadığımız Dünya’nın da eleştirisi yapılır.



Horus Işığın tanrısıydı. Aynı zamanda adaletin ve vicdanın temsilcisiydi. Firavunların da Horus‘un temsilcisi olduğuna inanılırdı .Ülkeyi yöneten şahsiyet, vicdanlı ve adil olmak zorunluluğunu tanrısal bir diretmeyle de olsa taşırlardı (teoride bile olsa güzel bir düşünce).
Hanedan soyunun en büyük tanrısı Horus, en büyük tanrı olarak kabul edilmiştir. Horus hakkında çok fazla bilgimiz yoktur. Fakat Horus’un bir Gök-tanrı olduğu sanılmaktadır. Ayrıca firavunun da yaşayan Horus olarak görülmesi de bu kült ile ilintilidir. (kaynak: hermetics )
Bu yeni dünya öyle karanlık ve umutsuz ki Horus görevinde başarısız oluyor. Kendisine verilen ölüm cezasını kabul ediyor. Bu dünya artık Anubis’in dünyası. Ancak yeniden doğmak için de mücadeleden vazgeçmiyor. Bunun içinde anarşist bir adamla humonoid bir kadını tercih ediyor.

Anarşizm, esasen içerisinde bencilliği kesinlikle içermeyen bir düşünce tarzı. Herkes eşittir. Herkes her işi yapar ve her şeyi paylaşır. Bir tanrının anarşist ruhlu olması gerekir. Kendinden önce içinde yaşadığı veya sorumluluğunu düşünmesi gerekir. Bu konuyla ilgili yazılmış olan en iyi eserlerden birisi Ursula K. Le’Guin’in Mülksüzler isimli romanıdır. Okumanızı tavsiye ederim.



Neden bir insan değil de bir humonoid. Yeni dünya düzeninde belki de doğacak olan çocuğunun hem yalnızlığın ve dışlanmışlığın acısını taşımasını hem de anarşist olmasını istiyor Horus başarısız olmaması için.

Daha öncede belirttiğim gibi şehir ve modernlikle ilgili tüm çekimler soğuk mavi ve yeşil renklerde çekilmiş. Şehirle ilgili tüm dış çekimler gri mavi tonlarında. Diğer alanlarda ise altın sarısı ve mavi yada neonlu yeşil ve mavi tonları kullanılmış. Dönemin tüm bilim kurgularında olduğu gibi karamsarlık hakim.



Son zamanlarda çekilen bilimkurgu yada gerilim filmlerine dikkat ederseniz karanlık ve iç karartıcı ortamlarda geçmekte. A.B.D. nin ekonomik ve politik durumu düzelmediği sürece umut verici neşeli yapımlara rastlamak da zorlaşacak gibi geliyor.

2. Dünya savaşından sonra 1960’larda hakim olan kendine güven ve mutluluk dünyasının hayalini kurmuyor artık sanatçılar. Bunu en iyi Star Wars ve Uzay Yolu filmleriyle karşılaştırabiliriz.

Uzay Yolu’nda dünyada kesin bir barış havası sürmektedir. Atılgan bir savaş gemisi değil bir araştırma gemisidir. Uzayın dipsiz karanlığında gezinirken yeni uygarlıkları keşfeder kayıt altına alır ama asla müdahale etmez. Kadrosu bile farklı ırklardan farklı tenlerden hatta gezegenlerden insanlardan oluşmaktadır. Kimseye zarar verilmez. Ölümcül maceraları yoktur. Silahlar ölümcül düzeye kolay kolay ayarlanmaz. Sevgili kaptanımız adil ve dürüsttür. Bir anlamda anarşisttir Uzay Yolu’da.



Oysa Star Wars da asalet vardır. Federasyon bireyleri kişisel hırsları için çarpışmaktadır. Kölelik vardır. Baba ve oğul birbirine düşmandır. İlkel silahlara dönülmüştür. Kılıçtır sonuçta kullanılan. Şövalye olabilmek için asil kana sahip olmak gerekir. Modernite bitmiş orta çağ’a dönülmüştür.

Aynı karamsar hava Seven ve Yedi Maymun filminde de kendini hissettirir. Seven filminde çölde rüzgar pervanelerinin arasında yol alınırken katilimiz görülen köpek ölüsü için “ben yapmadım” der. O sizin karanlık medeniyetinizin bir ürünü. Zaten senaristimizde laf olsun diye ya da izleyicileri güldürmek için bu sahneyi ve cümleyi seçmemiştir.

Uzun lafın kısası bilim kurgu veya resimli romandan hoşlanıyorsanız mutlaka edinin derim. Ben filmin devamı çekilir umudunu hala heyecanla taşıyorum.

Bu arada filme neden Türkiye’de kadın tuzağı adı verilmiş hala anlayabilmiş değilim. Sanki şaka gibi :()


************************************************************************************
Horus gök tanrısıdır. isis ile osirisin oğludur.Horus, Mısır mitolojisinde şahin başlı tanrı, Firavunların bazı tasvirlerinde onları İsis'in kucağında görülebilir. Bu da firavunların dünya üzerindeki Horus olduğuna inanılmasındandır. Firavunlar kendilerini Horus'un yeryüzündeki cisimleşmiş halleri olarak gördükleri için Mısır'ın en önemli tanrılarından biridir. Firavunlar, Horus'un ismini kendi isimlerinden biri olarak alırlardı. Aynı zamanda Firavunlar Ra'nın takipçisiydiler, bu yüzden Horus aynı zamanda güneş ilede ilişkilendirilirdi. Güneş tanrısı olarak gösterimesi yanında Osiris'in oğluydu. Mısır'ın farklı bölgelerinde farklı tanrılar arasındaki ihtilafı çözmek için en az onbeş farlı Horus formu kullanılmıştır.
Yetişkin Horus'un çok sayıda karısı ve çocuğu vardır.. Lotus çiçeğinden doğmuşlar ve yaratılış ile ilişkilendirilen güneş tanrılarıydılar. Anubis, onlara cenaze törenlerinde mumyalama, 'Ağız açma', Osisris'i ve tüm erkeklerin gömülmesi ödevlerini verdiğine inanılır. Horus onları daha sonra dört ana yönün koruyucusu yaptı..

“Horus” adı, bu ilahın Grekçe’deki adıdır, Mısır dilindeki asıl adı “Hor”dur. Horus sembolizmde genellikle, İlâhî Yasalar’ın insanda vicdan tarzında belirmesini simgeler. Şahin kafalı Horus’un yırtıcı kuşların keskin bakışıyla tasvir edilmesi, kişinin hiçbir hareketini gözünden kaçırmayan bir ilah oluşunu, yani vicdanın gözünden hiçbir şeyin kaçmayacağını simgeler. Bir başka deyişle bu, insanın iç dünyasındaki her niyetini ve sosyal yaşamındaki her hareketini gözden kaçırmayan merhametsiz yargıcın keskin bakışını simgeler. Bu, yasaların kıl kadar şaşmadan uygulanmasını gözeten, kişiden özellikle öte-âlemde hesap soran vicdanın ifade edilişidir. Günde yirmidört saat uyanık ve gözleri hep açık olmalıdır; çünkü hem yasaların kıl kadar şaşmadan uygulanmasını sağlamakta, hem de ilah Seth (‘nefsaniyet’i ve kötülüğü simgeleyen ilah) ile mücadele etmektedir. Bu yüzden Güneş ve Ay, Horus’un gözleri olarak ifade edilir. Çünkü Güneş ve Ay’ın her ikisi nöbetleşe, gece ve gündüz insanın üzerinden eksik olmaz, Horus’un 24 saat açık kalan gözleri gibi. Horus’tan “Sirius içindeki Horus” olarak söz eden kimi Mısır metinlerinde ise, Horus’un Dünya insanlarına Sirius’tan gelen bir ‘tesir’ olduğu ve kaynağının göksel Osiris olduğu belirtilir.

Anubis, Eski Mısır mitolojisine göre, Nephthys ve Seth'in (bazı efsanelere göre Osiris ve Isis'in) oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle beraber anılır. Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir. Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar. Ölen kişi diğer dünyada yargılanırken Anubis ona yardım eder. Anubis diğer dünyada ölülerin koruyucusu ve ölüler kentinin efendisidir. Anubis tanrılar arasında en korkutucu olanıdır Ölüleri tekrar hayata döndürme gibi bir özelliği de olduğu sanılmaktadır

(Kaynak: Vikipedi )

Oylum Özmen