03 Mayıs 2007

PİKNİK ZAMANI


Sonunda geldi işte. Sonunda bahar geldi. Gerçi bilen bilir İzmir de zaten doğru dürüst ilkbahar yaşanmaz. Aslında şöyle mi demeliyim yoksa; İzmirde kışın hükmü çatlasa bir aydır. O da olursa şubat sonu mart başıdır. Geri kalanı sonbahar ve yaz.

Neyse itirazlara kulaklarımı tıkıyorum. Konum mevsimsel değişiklikler falan değil.İçimde başlayan kıpırtılarla ilgili. Hava güzel. İnsanlar mutlu. Aşıklar serilmişler kordonda çimenlerin üzerine öpüşüyorlar. Akşamları koşturarak çıkıyorum bürodan. Sabahları da bir türlü uyanasım gelmiyor.Hafta sonlarını ise iple çekiyorum.

Bu hafta sonuda yapmalıyım; evet, bu hafta sonuda pikniğe gitmeliyim.Şerbet gibi havayı içime çekmeli, imbatı ve güneşin altında “kevkilip” sızmayı depolamalıyım.Çok değil mayısın ortalarında başlar terlememek için ağır yürümeye çalışmaklar.Durduğun yerde saçlarının arasında incecik akan terler. Ama şu anda bunların hiç birinin önemi yok. Şimdi piknik zamanı.

Aslında çocuklukta yapılan herşeyin tadı bir başka oluyor.En azından o zamanlar birilerinin beslenmesini düşünmek yada terleyip terlemediğini kontrol etmek zorunda değildim.
Olsun piknikler genede çok güzel.

Güneş ışığında çillerim isyan bayrağını kaldırarak iri dev lekelere dönüşsede umurumda değil.Ben papatyaların arasında arı vızıltılarıyla yada bir zeytin ağacının gölgesinde yüzyıllık hikayeleri dinleyerek uyumalıyım. Akşam eve döndüğümde temiz havadan hafif sarhoş olmalıyım.

Bu hafta sonu pikniğe gitmeliyim. Mangalda köfteler baştan çıkarırcasına cızırdar ve kokarken bir yandan şarabımı yudumlamalı bir nefeste sigaramdan çekmeliyim. Hiç bir şey düşünmemeliyim muhabbetten ve karnımı doyurmaktan başka. Sonra uçurtma uçurmalıyım. Fransızcayı hatırlatan boğuk ve derinden gelen heyecan verici hışırtısıyla kulağımda şarkılar söylemeli. Papatyalardan taç yapmalıyım. Ayaklarım şıppadanak dalmalı denize. İçim ürpererek taşlara vuran ve süzülerek geri çekilen dalgaları tenimde hissetmeliyim. Baş parmağımın ucundan geçen yengeci muzurca dürtmeliyim.

Bahar geldi kanımda hissediyorum bunu. Hareket etmeliyim. Mutlu olmalıyım. Bahar mutluluğun neşenin ve aşkın zamanıdır. Dostluğun zamanıdır.

Salıncağa da binerim belki, ya da kimsenin olmadığı bir anda çocuk parkında kaydıraktan şöyle bir kayıveriririm.

Bir demet çiçek almalıyım eve giderken yemek yaparken onları koklamalıyım arada. Komşuya laf atmalıyım. Bahçede semaverle çay demlemeli konu komşuyu hadi hanımlar buyrun çaya Ayşe hanım sizde gelin ,bırakın canım bulaşığı iş bekler keyif beklemez diye seslenmeliyim. Çocuklar koşturmalı eteklerimde cıvıl cıvıl.

Ohhh sonunda bahar geldi.Hoş geldi....

Oylum Özmen