Minik bacaklarının üzerinde topu topu ayakkabım kadar olan şirin bir yaratıktı ilk gördüğümde.Gel pisi pisi diye çağırdım ve birazcık okşadım. Gerçekten kucağıma falan almadan sadece iki kere elimle başını hafifçe vurarak sevdim ve “merhaba güzel kedicik nasılsın” deme gafletinde bulundum. Üstelik elimde eldivenlerim vardı. Fiziksel olarak temasımız olmadı bile . Hepsi bu kadar. Gayet masum art niyetsiz bir temastı bu.Alt tarafı merhabalaştık.
Ama her şeyin burada biteceğini ve olayın kapanacağını sanmak ne büyük bir yanılgı ve ne saflıkmış.
Peşime takıldı. Köşe başında ki seri sonu mağazasının dışarıya yığdığı ürünleri karıştırırken ayaklarımın arasında varla yok arasındaki bir sesle miyavlıyor. Miyavladığını ağzının açılıp kapanmasından anlıyorum. Azıcık sert sesle ;
“Hadi git anneciğine kedicik, seni merak eder. Üstelik öyle masum ve zavallı havalarını yemezler.Her güzel olan yavru kediye zayıflık gösterseydim evde bana yer kalmazdı” diyorum.
Hayır kesinlikle umrunda değil.Beni gözüne kestirdi sanırım ama havasını alacak diye gülüyorum kendi kendime..
Ürünlere bakmaktan vaz geçiyorum köşeyi dönerek yürümeye devam ediyorum ama arkamda, takip ediyor, farkındayım ancak, anlamamazlığa geliyorum. Fakat, karşıdan karşıya geçerken genede gözümün ucuyla bakıyorum yavruya. Sağ salim karşı kaldırıma ulaştı. Zaten ne olacak ki; sadece bir ara sokak burası bir şey olmaz ama gene de kendimi sorumlu hissediyorum. Şu meşhur annelik iç güdüsünden işte.
Hey dur bakalım hatun sadece okşadın. Kendine gel. Annelik güdüsüymüş. Evdeki iki ayaklı kanguruya annelik yapman gerekiyor senin bir tüylü surata değil. Üstelik bir sokak kedisini eve kabul edecek kadar bol zamanlı bir kadın değilsin. Malesef öyle bir lüksün yok. Ayrıca sağlık ve hijyen denen bir şey var. Ek olarak koltuk kenarlarında tırnak bilemeler bilmem kaç milyonluk mamalar, veterinerler, aşılar. Yok kusura bakma tatlım , uzun iş sıkıntıya gelemem. Zaten ben bir köpek almak istiyorum. Çok kedi baktım bir tane de köpeğim olsun diyorum. Beagle cinsi. Adına bile karar verdim.
Bakkala uğrayıp ekmeğimi alıyorum ve kesinlikle sağıma soluma bakmadan emin adımlarla yollanıyorum. Apartman kapısını açmadan önce zemindeki bayan kuaförü ile selamlaşıyoruz.Hal hatır sormalardan sonra kaşlarına kaldırarak soruyor :
“kedi mi aldın”
Yutkunuyorum. Bir arkadaşa bir yerde oturmuş gözümün içine bakan bir avuçluk yaratığa bakıyorum -bir kaç kez- ve pes ediyorum :
“aaaa,eeemmmm evet sanırım baksana peşime takıldı”
“ e, hadi hayırlısı olsun”
Evet bıdık için hayırlı olduğu kesin. Şimdi aşıları yapıldı temizlendi paklandı hanım efendi.
Ama her şeyin burada biteceğini ve olayın kapanacağını sanmak ne büyük bir yanılgı ve ne saflıkmış.
Peşime takıldı. Köşe başında ki seri sonu mağazasının dışarıya yığdığı ürünleri karıştırırken ayaklarımın arasında varla yok arasındaki bir sesle miyavlıyor. Miyavladığını ağzının açılıp kapanmasından anlıyorum. Azıcık sert sesle ;
“Hadi git anneciğine kedicik, seni merak eder. Üstelik öyle masum ve zavallı havalarını yemezler.Her güzel olan yavru kediye zayıflık gösterseydim evde bana yer kalmazdı” diyorum.
Hayır kesinlikle umrunda değil.Beni gözüne kestirdi sanırım ama havasını alacak diye gülüyorum kendi kendime..
Ürünlere bakmaktan vaz geçiyorum köşeyi dönerek yürümeye devam ediyorum ama arkamda, takip ediyor, farkındayım ancak, anlamamazlığa geliyorum. Fakat, karşıdan karşıya geçerken genede gözümün ucuyla bakıyorum yavruya. Sağ salim karşı kaldırıma ulaştı. Zaten ne olacak ki; sadece bir ara sokak burası bir şey olmaz ama gene de kendimi sorumlu hissediyorum. Şu meşhur annelik iç güdüsünden işte.
Hey dur bakalım hatun sadece okşadın. Kendine gel. Annelik güdüsüymüş. Evdeki iki ayaklı kanguruya annelik yapman gerekiyor senin bir tüylü surata değil. Üstelik bir sokak kedisini eve kabul edecek kadar bol zamanlı bir kadın değilsin. Malesef öyle bir lüksün yok. Ayrıca sağlık ve hijyen denen bir şey var. Ek olarak koltuk kenarlarında tırnak bilemeler bilmem kaç milyonluk mamalar, veterinerler, aşılar. Yok kusura bakma tatlım , uzun iş sıkıntıya gelemem. Zaten ben bir köpek almak istiyorum. Çok kedi baktım bir tane de köpeğim olsun diyorum. Beagle cinsi. Adına bile karar verdim.
Bakkala uğrayıp ekmeğimi alıyorum ve kesinlikle sağıma soluma bakmadan emin adımlarla yollanıyorum. Apartman kapısını açmadan önce zemindeki bayan kuaförü ile selamlaşıyoruz.Hal hatır sormalardan sonra kaşlarına kaldırarak soruyor :
“kedi mi aldın”
Yutkunuyorum. Bir arkadaşa bir yerde oturmuş gözümün içine bakan bir avuçluk yaratığa bakıyorum -bir kaç kez- ve pes ediyorum :
“aaaa,eeemmmm evet sanırım baksana peşime takıldı”
“ e, hadi hayırlısı olsun”
Evet bıdık için hayırlı olduğu kesin. Şimdi aşıları yapıldı temizlendi paklandı hanım efendi.
Eve geldiğinden beri yaklaşık yarım kilo alarak büyük aşama kaydetmiş ve benim tüm planlarımı bir pençede halletmiş bir kedi olarak akşamları oturduğum koltuğa dikkatle bakarak :
“hey orası benim yerim ya kenara çekil birlikte oturalım yada daha iyisi git başka yer bul”
“hey orası benim yerim ya kenara çekil birlikte oturalım yada daha iyisi git başka yer bul”
veya;
“bu akşam ne kadar sıcaksın bebek yanında uyuyabilirim senin, çek bakalım ayağını azıcık arkaya”
diye mırıldanıyor.
Sanırım oyuna getirildim. Üstelik yavru bir kedi tarafından.
OYLUM ÖZMEN
“bu akşam ne kadar sıcaksın bebek yanında uyuyabilirim senin, çek bakalım ayağını azıcık arkaya”
diye mırıldanıyor.
Sanırım oyuna getirildim. Üstelik yavru bir kedi tarafından.
OYLUM ÖZMEN
5 yorum:
Sevgili Oylum ;
pisicik hayırlı olsun :)yüzü maske takmış gibi...göz kısmı siyah...gözleri de yemyeşilmiş :) bütününü gösteren bir fotoğrafını görmek isterim...çok şirin görünüyor :)yavruyken bunlar tam yemelik oluyorlar :)) çok çabuk büyüyorlar ama...bizde de var bir tane...ismi makbile...ismini ne koydun..?
Nilay cım fotosunu çektiğim zaman sana yollarım.Ama aynen yüzü gibi siyahlo ve beyazlı kedi.Adını oğlum koydu.Pasta Minnoş artık ne demekse:))Neyse ki kediyi pasta olarak değil de Minnoş olsrsk çsğırıyor.
Merhaba Oylum
Kediciğin çok şirin. Ne zaman kedi besleyen biri görsem çok imreniyorum.Ama ne yazıkki çocukların ve benim çok istememe rağmen alamıyoruz çünkü eşimin alerjisi var.Bende böyle uzaktan sevmekle yetiniyorum artık.
İsminide ne güzel koymuş öyle oğlun.Öpüyorum ikinizide.
Sevgiler
Hesna
Teşekkür ederim hesna. Duyan da oğlumu pastaya keke böreğe düşkün biri sanacak ki aslında bu bir yalan. Artık evde kek kurabiye dahi yapmak istemiyorum oysa. Çünkü hepsini ben yemek zorunda kalıyorum. Ama hayvanları uzaktan sevmek aslında en güzeli şekerim. İyi ki öyle olmuş. Gerçekten de bakımı çok zor.
Oylumcuğum, kedişle ilgi yazına ve kedişine bayıldım doğrusu, ne şeker şey o öyle!
Yazını okurken gülmekten kırıldım neden mi, anniş te kandırılmış opldu kendince 11 yıl önce, annesini araba ezmiş, kardeşini köpek parçalaşmış 10 günlük, gözleri kapalı bir bebeğe annelik ettim ben, ediyorum da hala! Ki annişim bu oalydan yani Cimcime eve gelmeden daha 3-4 ay öncesinde "sen kendi evin olunca kedi alırsın" demiş, düşün yani!
Neden güldüğüme geliyorum, ben, kızımı tepemew çıkarıyorum, şımartıyorum, ne isterse yapıyorum, zıtlaşmıyorum, inatlaşmıyorum, annemle Cimcime yer konusunda feci inatlaşıyorlar, bu konuda annemle çekişmeye onun yerini kapmaya bayılıyor!
Ben, çantada kekliğim onun için zaten canım! Ayyy, ay bu şirinler ne kadar başalrına buyruklar değil mi, zaten dikkat edersen köpek eğitim çiftlikleri var ama kedi eğitim çiftlikleri yok!
Bir de Oylumcuğum, aklıma gelmişken, biliyorsundur mutlaka da yazamadan edemeyeceğim, ben de bu konuyla ilgili bir yazı okumadan kızımın hareketlerine, anlık tepkilerine oyun oynarken aniden sinirlenip pıhlamalarına bir anlam veremiyordum, anda nasıl davranmaları gerktiğini bildiren bir resim oluşmuyormuş bu yüzden tepkisel davranıyorlarmış!
Konu kedişler olunca nasıl da kendimi kaptırıyorum değil mi, sana kedişin ve evdeki iki ayaklı kangurunla birlikte mutlu, uzun, sağlıklı ve keyifli bir yaşam diliyorum canım! Sevgiyle Kal!
Yorum Gönder