07 Mayıs 2007

HIDRELLEZ


Çocukluğumdan beri Mayıs ayını çok severim.Mayıs ayında her şey daha belirgindir bir kere.Yaz gelmiştir. Okullar tatile girmek üzeredir. Nisan da başlayan doğanın doğumu bitmiş , nur topu gibi bir yazı kucağımıza almışızdır.

Hıdrellez vardır en önemlisi.

Çocukken sokak sokak dolaşır tahtaları toplar ve hıdrellez akşamı ateşler yakardık. Şimdi olduğu gibi tek tük değil her sokakta yanardı kocaman ateşler.Bazen abartılır, inşaatlardan kalaslar yada eski kamyon lastikleri de bu şenliğe ilave edilirdi.

Yakılan dev ateşlerin içinden atlamadan önce saçlarımı sıkı sıkı örer pantolonumu giyer sokağa fırlardım.Aman ne heyecandı o öyle. Akşamın olmasını nasıl sabırsızlıkla beklerdim. Nabzımı kontrol eden birileri olsa panik olabilirdi. Kalbim kulaklarımdan fırlayacak gibiydi.

Anneannemim deyimiyle “ erkek fatma” olarak adlandırılsamda aslında her hıdrellezde benim için özel olan birileri olurdu. Sanırım büyüklerde bunun farkındaydı bunun ki geceleri saklambaç oyununa(!) katılmama pek izin vermezlerdi. Erkek çocukları beni neden beğenirlerdi bilmem. İnsanı rahatsız edecek derecede çırpı gibi çok zayıf bir çocukluk ve gençkızlık geçirdim.

Ama korkusuz ve gözü kara olduğum sokak kavgalarına karıştığım oğlanlarla birlikte uçurtma uçurup kavboyculuk oynadığım da bir gerçek. Hep o öbür kızlara benzemez derlerdi.Gizli gizli apartman kömürlüklerinde sigara içildiğinde kimseye söylemez diye güvenilen mahallenin yegane erkek fatması bendim. Gene de kayrılırdım oğlan çocukları tarafından.Hem güvenilmek hemde korunmak güzeldi. Etrafımda birilerinin olmadığı dönem hiç geçirmedim. Hem çok büyük keyif alırdım hem de sıkılırdım.

Neyse gelelim konumuza hıdrellez ateşleri yakılırdı. Mutlaka ve mutlaka içinden atlanırdı. Sabaha kadar eğlencemiz sürerdi. Duman kokusuyla tatlanan yıldızlı gecelerde yapılan eğlencelerin tadı hala damağımda.

Biraz aklım ermeye başlayınca da diğer ritüelleri farkettim.Gül ağacına dilekler asılır, evlerin balkonlarına çakıl taşlarından ev araba resimleri yapılırdı. Mutlaka deniz kıyısına inilir, gençlerin taşkınlıklarından sakınılmaya çalışılırdı.Yeşilliği bol olan yerlerde gezilirdi, Hızır ve İlyas ın bir ağacın altında buluştuğuna inanılır çünkü. Hıdrellez gecesi evlerin bir pencereleri açık bırakılırdı. Hızır girsin de içeri evimize bereket yağsın diye. Hıdrellez sabahı erkenden kalkılır evde kalmış genç kızların başında asma kilit açılır yada evin balkonuna kırmızı bir kumaş parçası asılırdı.Kızcağız bir koca bulursada evdekiler büyük bir ohhh çeker sattık kızı sonunda diye rahatlayıp, balkonda aylardır asılı duran kumaş sonunda büyük bir keyifle içeri alınırdı. Oldum olası bunlara bayılan bir insan olduğumdan büyük bir huşu içinde izlerdim yapılanları.

Bu sene de yakılmıştı ateşler.Yasak söylentilerine rağmen.İnsanlar gene sahilde bir ordu gibi geziniyordu.Ama eski çoşku daha yoktu sanki.Ancak her şeye rağmen oğlumu atlatabileceğim gibi bir ateş buldum ve ateşin içinden sıyrılmasını izledim.Dayanamadım bende atladım.

Oysa farkettiğim şu oldu bu yıl; ben ne kadar istemesemde içimde ki çocuk çoktan öldürülmüş. Acı içinde sabaha kadar oturdum.Türkan Şoray ın sabaha karşı oynayan benimki gibi ruhu örselenmiş insanların izlediğini düşündüğüm “Aşk Mabudesi” isimli filmini gözyaşları içinde seyrettim. Bir zamanlar Türk filmlerini izlerken ağladığı için babaanneme gülerdim. Şimdi anladım ki o filme veya filmdeki aşka ağlamıyormuş. O kendine ağlarmış yaşadıklarına, yaşayamadıklarına ve anlatamadıklarına.

Balkonda bir sigara yaktım ve Güneş doğarken eğlenceden dönen insanları izledim.Çok uzak geldiler bana o akşam. Sanki ayrı bir gezegende yaşıyorduk.Özenmedim bile kahkahalarına. Sonra da bu duygudan da rahatsız oldum.Gözyaşları içinde uykuya daldığımda bu güzelim mayıs gecesinde balkon kapısını kapattığımı düşünüp mutsuz ve rüyasız bir uykuya daldım.

Hızır’ ı bu sene evime sokmadım ben.

2 yorum:

gaykedi dedi ki...

saklambaç oyunu benimde çok sevdiğim bir oyundu nedense, belki de çok erkeksi oyunları sevmediğim , saklambaç da unisex bir oyun olduğu içindir :)

hıdırellezle ilgili ateş yakma olayları çok aklımda kalmamış açıkçası, ama annemlerle ve komşularla belli bir yaşa kadar dolmalı- börekli pikniğe giderdik, o zamanlarda nedense mangal olayı yoktu bu geziler de, ya da ben hatırlamıyorum :)

Sıcak Mutfaklar dedi ki...

Saklambaç oyunu haklısın uniseksdir gay kedi , ama çiftler saklandıkları yerden bir türlü çıkmazlar kazan çömlek de patlatılmaz nedense bazı geceler oynanan saklambaçlarda:)) Ben anlamazdım ama bizimkiler benden uyanıkmış. Sıkı sıkı tembihlenirdik bu akşam saklambaç oynanmayacak diye.
Annem İstanbul'lu. Ama ben hiç hatırlamıyorum orda ateş yakıldığını. Belki ondan hatırlamıyorsundur.Ancak sana tavsiyem eğer bulursan bir roman topluluğu onların Hıdrellez kutlamalarına katılman inanılmaz eğlenceli.Kesinlikle tavsiye ederim.
Eski pikniklerde bende hatırlamıyorum hiç mangal yakıldığını.En ekstra olay güveç götürülüp bazen odun ateşinde güveç yapılmasıydı.